Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 seçimlerinin kaderini belirleyecek iddialı bir hamle yaparak yeni bir ekonomik modele geçti. Yüksek faizin ekonomiyi durgunluğa ve işsizliğe götüreceğini öngörerek büyüme, ihracat ve yatırım odaklı yaklaşımı benimsedi. Bu geçişin risklerinin farkında olan Erdoğan geçen pazartesi açıkladığı yeni enstrümanlarla yükselen kurları hızla kontrol altına alarak piyasadaki psikolojiyi değiştirdi.
"Kur korumalı TL mevduat hesabı" uygulaması ile "TL'nin sahibinin olduğunu" gösterdi. Vatandaşın dövize yönelişini durdurdu. Bu uygulama kura yönelik spekülatif atakların önünü kesmekle kalmadı tekrardan TL aleyhine spekülasyon yapacakların iki kere düşünmesini gerektiren bir zemin oluşturdu.
Finansal piyasalara istikrar getirerek bir fırsat penceresi oluşturdu. Kur istikrarının olduğu bir zeminde TL'nin normal değerine yakın bir yerde olması üretimi ve ihracatı özendirecektir. Hayat pahalılığı ile mücadelede ise asgari ücret yüzde 50 artırılırken memurlara ve emeklilere zam çalışması tamamlanıyor. Fahiş fiyatlara ve stokçuluğa karşı önlemler alınırken enflasyonun yükselmesi konusu tüm dünyanın gündeminde.
Erdoğan son hamlesi ile pandeminin tüm dünyada ürettiği sorunların Türkiye'deki çözüm adresinin kendisinin olduğunu yeniden seçmen nezdinde pekiştirdi. Geçen cuma akşamı A Haber-ATV ortak yayınında Erdoğan, başbakanlığı döneminde düşen faiz (yüzde 4.7 ve 6) ve enflasyonun (yüzde 6.7) 2013 Gezi olayları sonrasında "Türkiye'nin ayağa kalkmasını istemeyen emperyal güçler" tarafından sıçratıldığını vurguladı.
Türkiye ekonomik modeli ile ilgili şunları belirtti: "Serbest piyasa ekonomisinin kurallarından taviz vermeden istikrarlı bir ortamın tesisini sağlıyoruz. Üretim, istihdam ve ihracatı da artıracağız. Teşvik ve desteklerimizi daha da artıracağız. Bütün bunlarla kimin yanında olduğumuzu ortaya koyuyoruz. Amacımız cari fazlaya geçmektir. Böylece toplumsal refahımızı artırmayı hedefliyoruz."
PANDEMİ SONRASI DÖNEME HAZIRLIK
Erdoğan'ın yeni modele geçişinin arkasında pandemi sonrasına hazırlığın öne geçtiği görülüyor. 2022 sonunda giderek etkisini kaybetmesi beklenen pandeminin küresel etkilerini göz önünde bulundurarak fırsatları değerlendirmek ve böylece yeni bir ekonomik sıçramayı gerçekleştirmek istiyor. Tedarik zincirlerinde yaşanan kırılmaları değerlendirerek ülkemizin küresel ticaretteki payını artırmak ve üretim-yatırım üssü haline getirmek niyetinde. Malum, Türkiye halen 125 milyar dolarlık üretimle dünyanın 16. büyük imalat sanayisi. Hedef ilk 10'a girmek.
İhracatı artırırken istihdamı genişletmek. Bu yıl sonu ihracatın 225 milyar doları aşması bekleniyor. İşte iktidarın "İhracat Eksenli Kalkınma: Dikey Büyüme" formülü büyümeyi yüksek tutarken cari açığı iyice azaltmayı hatta cari fazlaya çevirmeyi hedefliyor. Yeni model, "adalet ve kalkınma" ikilisi ile 2002'de iktidara gelen ve Türkiye'yi dönüştüren AK Parti için yeni bir üretim-kalkınmateknoloji hamlesi... Küresel sistemdeki statüsünü yükselten Türkiye'nin buna uygun bir ekonomik büyüklüğe geçme çabası.
SEÇİME DOĞRU YENİ DİNAMİKLER
Pazartesi akşamına kadar ekonomi üzerinden felaket senaryoları yazan muhalefet elindeki malzemeyi kaybetti. Erdoğan'ın hamle yeteneği ve halkın Erdoğan'a olan güveni beklemedikleri şeylerdi. Muhalefet yeni ekonomik modeli eleştirmeye devam etse de gündemi yönlendiren Erdoğan, yeni hamlelerle psikolojik üstünlüğünü pekiştirmeye kararlı.
2023 seçimlerine giderken Erdoğan, dış politika, güvenlik, iç siyaset ve ekonomiyi birbirini etkileyen alanlar olarak belirlemedeki liderliğini sürdürecek. CHP belediyelerine yönelttiği eleştirilerden anlaşılan, önümüzdeki aylarda siyasetteki tartışma konularını daha fazla belirleyen taraf olacak. Muhalefetin aday çıkaramama, programsızlık ve popülizm zaaflarını seçmen nezdinde daha net ortaya koyan yeni adımlar atacak. Türkiye'nin kritik meselelerini çoklu düzlemde yönetmedeki üstünlüğünü devam ettirecek.