Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Türkiye - Avusturya, Cihan - Hande savaşları

Perşembe akşamı Aya İrini'de, Batı Yakasının Hikayesi konserinde olağanüstü insanlar tanıdık. Yeni harika piyanistkardeşler Ferhan ve Ferzan Önder, bizlere Stravinsky'den Bartok'a, Xenakis'ten Leonard Bernstein'in 'West Side Story' temalarına uzanan bir konser sundular. Müthiştiler, hatta görkemliydiler.
Onlara Avusturyalı üç sanatçı eşlik etti: vuruşlu sazlarda... Baba- oğul Martin Grubinger'ler ve de Leonard Schmidinger. Öylesine neşeli bir konser oldu, öylesine coşup seyirciyi de coşturdular ki... Hele bir tür genç Fazıl Say havasındaki, elleri kadar mimiklerini de çok iyi kullanan genç Grubinger sayesinde...
Ve ben, o gün gazetelere yansıyan Türkiye - Avusturya politik çekişmesini düşündüm. Eski Avusturya Dışişleri Bakanı, sarışın ve güzel bir kadın olan Ursula Plassnik'in Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) genel sekreterliğine adaylığının Türkiye tarafından veto edilmesiyle doğan krizi. Türkiye haklıydı elbette: Bayan Plassnik sürekli Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduğunu açıklayan inatçı bir politikacıydı. Türkiye onu niye onaylasın ki!.. Ama Avusturya, işin içine Cumhurbaşkanımızı da karıştırarak çirkin bir siyaset güttü. Ancak Plassnik'in adaylığı da düştü.
Ve tüm bu olaylar sırasında iki ülke, huzur veren bir Bizans mekanında olağanüstü bir işbirliğini gerçekleştiriyordu. "İşte sanatın gücü" demenin tam sırası değil mi?
Öte yandan, Cihan Ünal - Hande Ataizi savaşı tırmanarak sürdü. Ve magazincilere bol malzeme çıktı. Aslında bu konuya bulaşmak istemiyorum. Bir yanda Cihan Ünal, Gencay Gürün gibi yıllanmış dostlarım var. Öte yanda ise, Mum Kokulu Kadınlar'ını hala hatırladığım, sahnede de çok beğendiğim Hande Ataizi. Temsillerin başarısının büyük ölçüde ondan kaynaklandığı inkar edilebilir mi?
Ama bir şeyi yazmam gerek. O da, oyunda daha baştan beri erotizmin fazlasıyla vurgulandığı. Klasik bir İngiliz oyununa pek de uymayacak biçimde... Ben şöyle demiştim: "Ünal en çok erotizm ve teşhirciliğe yaslanmış. Eee, zamane icabı!.. Ama haksız değil. Çünkü karşısındaki Hande Ataizi, gerçekten çok güzel bir kadın. Ve Ünal hem bir erkek, hem de oyununun çok izlenmesini isteyen bir yönetmen olarak, onu hayli soymuş. Öyle ki, bu aynı zamanda bir kadın çamaşırları defilesi gibi!"
O zaman da izninizle insana sormazlar mı? Önce sevgili Cihan'a: Daha baştan, Hande'yi bu kadar soyup oyunu bir 'çamaşır defilesi'ne çevirmek çok gerekli miydi? Sonra da Ataizi'ne: Daha baştan bu kadar soyulmaya karşı çıkamaz mıydın?
Neyse, bu tartışma bitmez. Hele tanıtım için her şeyin yapılabileceğine inanan ve 'reklamın kötüsü olmaz!' sloganını iyice benimsemiş gözüken günümüzde... Hepsini sevdiğim bu insanlar biraraya gelip anlaşsalar ve karşılıklı özür dileyerek, sanat adına barışsalar. Ve oyun da sürse... Ne iyi olur!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA