Milli Birlik Komitesi'nin tebliğidir... 17 Eylül 1961:
1. Ord. Prof. Dr. Sedat Tavat, Amiral Bristol Hastanesi Dâhiliye Servisi Şefi Dr. Nevzat Yeğinsu ve Yassıada Garnizon Hastanesi tabiplerinden Dr. Galip Bozalioğlu, Dr. Ahmet Karahaliloğlu, Dr. Zeki Kebapçıoğlu ve Dr. Sedat Yürütgen'den müteşekkil heyet tarafından düşük Başvekil Adnan Menderes'in sıhhi muayenesi yapılmış ve sıhhi durumunun tamamen normale döndüğü raporla tespit edilmiştir.
2. Yüksek Adalet Divanı'nca verilen ve Milli Birlik Komitesi'nce tasdik edilen idam cezası hükmü, infaz edilmiştir.
Tebliğ olunur.
***
Dinmeyen sızı
Darbe... Yassıada... Yüreklerde bir sızı. İdamlar... Kin ve husumetin kör ettiği siyaset... Siyasetin kirlettiği hukuk... Ve mahkeme kararıyla işlenmiş cinayet.
Bugün... 59 yıl önce Başbakan Adnan Menderes'in idam edildiği gün.
Bugün... Darbecileri kimse hatırlamıyor
Adnan Menderes'in adı ve aziz hatırası ise havaalanında, üniversitede, stadyumda, parklarda, okullarda, bulvarlarda yaşıyor.
***
Yorumsuz
Dönemin ünlü yayın organı... AKİS... Haftalık siyasi dergi.
Darbenin üzerinden bir ay bile geçmemiş... AKİS'te bir "Portre" yazısı: "Menderes'in Dramı." 23 Haziran 1960... Sayı 305... Sayfa 11.
"Portreden" satırbaşları:
Adnan Menderes'in dramı, upuzun yıllar üçüncü sınıf bir politikacı olarak köşesinden memleketin siyasi hayatını seyrederken kendi kendini yemesiyle başlar.
30 yıllık milletvekilliği sırasında 30 kitap okumamıştır.
Bütün kültürü kulaktan dolma bilgiden ibaret kalmıştır.
***
7 Profesör
Darbe yönetimi... Darbenin ilk günü... Bazı profesörleri Ankara'ya davet etti.
İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami Onar başkanlığındaki 7 kişilik komisyon... Ertesi günü... "Darbenin meşruluğuna dair" rapor verdi.
Profesörler... Alparslan Türkeş'in anılarında yazdığına göre:
"Darbecileri sertliğe doğru ittiler... Demokrat Parti milletvekillerinin hepsinin tutuklanmasını istediler... Aksi halde ihtilalin meşruiyetine gölge düşeceğini söylediler."
Darbecilerden Orhan Erkanlı, yıllar sonra anılarında şunları yazacaktır:
"Bir halt ettik, bu profesörlerin sözüne uyduk, başımıza dert açtık." (Anılar, Sorunlar, Sorumlular... 1972... Sayfa 298)
***
İtiraf
Suphi Karaman... Kurmay Yarbay... 27 Mayıs darbesini yapan Milli Birlik Komitesi üyelerinden.
Darbeden 15 yıl sonra dedi ki:
"Hukukçu değiliz; bu nedenle hukukçulara teslim olduk." (Tercüman Gazetesi... 15 Mayıs 1975)
***
Gürsel... Neye hayret etti?
Cemal Gürsel... 27 Mayıs 1960 darbesinin lideri... Dördüncü Cumhurbaşkanı.
Gürsel... Darbeden 5 yıl sonra Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kudret Ayıter ile konuştu... 3 Kasım 1965.
Prof. Kudret Ayıter... Bu "Konuşmayı" Cumhuriyet gazetesinde yazdı... 19 Eylül 1966.
İşte... O yazıdan birkaç satırbaşı:
Ben askerken, memleket hukukçularının çok sayıda ve iyi yetişmiş olduğunu sanırdım.
Devlet idaresine karıştıktan sonra biraz yanıldığımı anladım.
Memleketin hukuki problemlerinden anlayanların azlığı beni hayrete düşürdü.
Hukukçu olduklarını söyleyenler bile birçok ana meseleleri bilmiyorlardı.
Beni hiçbir şey 27 Mayıs'tan sonra bu kadar şaşırtmamıştır.
***
Tebliğ
Yalan... İftira... Bilgi kirliliği... Kara propaganda... "Devlet eliyle" yapıldı... "Milli Birlik Komitesi'nin tebliği" olarak yayınlandı.
3 Haziran 1960 tarihli tebliğden satırbaşları:
Kahraman ve fedakâr üniversiteli gençlerimize 28 Nisan 1960'dan 27 Mayıs 1960 tarihine kadar hürriyet uğrunda yaptıkları masum ve imanlı gösteriler sırasında eski hükümetçe coplarla, kılıçlarla hücum edildiği, gençlerin üzerine insafsızca ateş açıldığı, kendilerinin ağır şekilde dövülüp yaralandığı ve öldürüldüğü artık muhterem halkımızın malumu olmuştur.
Cinayetleri yapanların kendi suçlarını örtmek ve cesetleri yok etmek için akla ve hayale gelmeyecek canavarca tedbirlere başvurdukları anlaşılmaktadır.
Şehitlerin gizli yerlere gömüldükleri, ıssız yerlerdeki kuyulara atıldıkları, bir kısmının buzdolaplarına konulduğu ve bir kısmının hayvan yemi yapılan makinelerde kıyılarak toz haline getirildiği hakkında korkunç haberler alınmaktadır.
Korkunç bir vahşetle işlenen bu cinayetler, er geç mutlaka meydana çıkarılacak ve sayın umumi efkârın ıttılâına arz edilecektir.
Tebliğ... Gazetelere manşet oldu... Radyoda sabah akşam okundu.
Hatta... Tebliğ, Resmi Gazete'ye bile konuldu... 7 Temmuz 1960'ta.