Damadı Mehmet Ersin "baba" diyerek canlı tarih Mehmet Ünal'ı yerinden kaldırmak istedi:
- Gidelim, Yavuz beyin işi çoktur, fazla meşgul etmeyelim.
90'ı devirmiş Mehmet dede "dur" diye itiraz etti:
- Kınalı kuzumu anlatacağım.
***
- Babam Çanakkale harbine gitmiş... Babam gittikten 3 ay sonra doğmuşum... Babamı hiç görmedim... Gazeteci evladım, Anadolu sözü nereden gelir, bilir misin?
- Nereden gelir dede?
- Anadolu demek, Anadulu demek... Bütün analar dul kaldı... Babalar Çanakkale'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da hep şehit oldu... Bu vatan için.
***
Annesi, küçük Mehmet'e birgün "kuzuları dere kenarına götür" demiş.
Mehmet, dere kenarında kuzuları otlatırken, bir Yunan askeri gelmiş.
En besili kuzuyu alıp, gitmiş.
- Ağlaya ağlaya eve vardım... Ana dedim... Kınalı kuzumu Yunan aldı... O benim en sevdiğim kuzuydu.
- Anam dedi ki, ağlama benim yetimim... Yunan kimi evin öküzünü alıyor, iki evin eşeğini, kimi evin kağnısını... Hemi de onlara mermi yükleyip, Türk askerine atmaya götürüyorlar... İçim yanıyor oğul, içim.
***
Küçük Mehmet, kınalı kuzusu için hüngür hüngür ağlamayı sürdürünce, muhtar gelmiş. Mehmet'i elinden tutup, Yunan karakoluna götürmüş. "Bu çocuğun babası yok... Anası fakir... Kuzusunu geri verin" diye.
Komutan onları öyle bir kovmuş ki... Dede hala ağlayarak anlatıyor.
***
Mehmet dede seneler önce bir turla, turist olarak Rodos'a gitmiş. Yolda, kendisinden daha yaşlı, sarışın, mavi gözlü bir Rodoslu'yu görünce, hemen eşine dönmüş:
- İşte o... Ta kendisi.
Eşi şaşrmış:
- Kim?
- Benim kınalı kuzumu alan Yunan askeri sarışın, mavi gözlüydü.. Bu işte o.
Aynı turdaki Türkler "dur dede" demişler:
- İnsan, insana benzer... Gördüğün her mavi gözlüyü, senin köyü işgal eden Yunan askeri sanma.
Mehmet Ünal bu olayı anlatıp, sordu:
- Gazeteci bey yavrum, acep Rodos'ta gördüğüm o ihtiyar, benim kınalı kuzumu alan Yunan askeri miydi?
Ve yanaklarından yaşlar süzülmeye başladı.