Bir yerde "eski bir marka... Dededen toruna devam eden bir firma" görünce hemen frene basıyoruz. Ankara-Kırıkkale yolunda, ağaçların arasında bir bina dikkatimizi çekti. Üzerinde iki bayrak dalgalanıyordu. Biri Türk bayrağı.
Diğeri "Eyüp Sabri Tuncer."
Hani şu bildiğimiz "kolonya" markası. Karar verdik ve kolonya fabrikasına girdik.
***
Cumhuriyet'in ilk yıllarında Ankara'da, kolonyacı olarak sadece "Eyüp Sabri Tuncer" varmış, hala devam ediyor.
İzmir'de "Süleyman Ferit Eczacıbaşı" varmış. Bugün Eczacıbaşı grubu da kolonya üretimini (Selin) sürdürüyor.
İstanbul'da ise iki kolonyacı varmış. "Hasan Ecza Deposu" ve "Şuküfe Nihal." Hasan bey ölünce "geride kalanlar" işi yürütememişler. Şuküfe Nihal ölünce de yine "firma kapanmış."
Eyüp Sabri Tuncer kolonyalarının üzerinde "1923" tarihi yazılı. "Ailenin ticaret hayatı" daha eski.
Ama Cumhuriyet'le birlikte "kolonya işine de" girmişler.
Fabrika şimdi "üçüncü kuşağın" yönetiminde.
Bir işi 81 yıl yürütmek kolay olmasa gerek. Fabrikayı gezerken, işçilerin el değmeden yaptıkları üretimi izlerken "patronlara" bunu söyledik. "Doğru" dediler.
"İkinci kuşak" kalabalıkmış.
Ama içlerinden sadece bir kişi "kolonyacılığa devam edeceğim" demiş.
"Üçüncü kuşakta" da durum aynı.
Yine "bir kişi" çıkmış: - Dede işini, baba fabrikasını ayakta tutacağım.
***
Üretimde "ana ağırlık" limon kolonyasında. Fabrikanın "diğer çeşitlerine" gelince: Fujer, Hatıralar, Menekşe, Tütün, Altın Damla, Çimen, Kadın Teni, Çam, Beyaz Zambak......
Eyüp Sabri Tuncer kolonyaları "Almanya'dan İsviçre'ye, Hollanda'dan Fransa'ya" bütün Avrupa'ya ihraç ediliyor.
Amerika'ya da, Avustralya'ya da. Ve işin en güzel yanı ise yurtdışında "kendi markası" ile satılması.
Günümüzde "marka olmak" çok zor. Onlar başarmışlar. Tebrikler "Eyüp Sabri Tuncer ailesi... Ve çalışanları."