Vali'nin kapısı "ihtiyaç kapısı." "Yolgeçen hanı" gibi. Gelen giriyor, geçen giriyor. Ve gelenlerin çoğu da... "İş" istiyor, "kömür" istiyor, "para" istiyor. Vali Mustafa Malay'ın "tavrına" gelince: - Özürlü, yaşlı, fakir başımın tacı... Ama eli, ayağı tutana karşı tutumum farklı.
***
Adam geliyor "eli, ayağı tutuyor." "Güçlü, kuvvetli." "İş" diyor, "aş" diyor, "para" istiyor. Vali bey: - Çalışmadan, üretmeden, yorulmadan rahat yaşamak isteyen insan haysiyetini kaybeder... Çalışacaksın. - Ama iş yok Vali bey. - Sana tezgâh vereyim, evde kilim doku... Koyun vereyim, hayvancılık yap... İnek vereyim, sütünü sat... Kovan vereyim, arıcılıkla uğraş... Ve onurunla yaşa.
***
Vali bey "Doğu, Güneydoğu uzmanı." Ardahan (ilçe iken), Çıldır, Malazgirt, Yıldızeli'nde kaymakamlık, Şırnak'ta valilik yapmış. Bölge insanının "huyunu, suyunu" iyi biliyor. Makamda oturmayı sevmiyor ilçe ilçe, köy köy dolaşıyor. Ve "tecrübeli eleman" istiyor. Gerçi Ankara, bölgeye "tecrübeli eleman" tayin ediyor ama... Tayin edilen "rapor alıyor... Torpil buluyor... Kılıfına uyduruyor" ve bölgeye gitmiyor.
***
Vali bey köyde öğretmeni, muhtarı, imamı çağırıyor: - Köylüye üretimi anlatın... Temizliği öğretin. Sonra da öğretmene dönüyor: - Sen bu köyü aydınlatacak ışıksın. Vali bey doğru söylüyor ama... Öğretmen "stajyer." Ve "stajı biter bitmez de kaçmak istiyor."
***
Karı, koca köylü, dert yanıyor: - Vali beg, geçinemirik. Vali, kadına dönüyor: - Kaç yaşındasın? - 30. - Kaç çocuğun var? - Altı. Sonra kocasına dönüyor: Bir ya da iki çocuğun olsaydı, şimdi benden yine de yardım ister miydin? Ve "üçlüye" sesleniyor... Öğretmen, muhtar ve imama: Görev sizin... Köylüyü eğitin. O gün ilk ders başlıyor... Vali Mustafa Malay, köylüye "doğum kontrolü" dersi veriyor.