Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SELAHATTİN DÖNMEZ

Karbonhidrata ve yağa doymuyoruz

43 yılda yürütülen beslenme ve sağlık araştırmaları sonuçlarını incelediğimde; hâlâ toplumumuzun büyük bir kesiminin yüksek kalori aldığını gördüm. İnsanlar proteine günlük beslenmesinde yer vermiyor, gereğinden fazla karbonhidrat tüketiyor. Yağlı gıdalar ise sofralarımızdan hiç eksik olmuyor

Temelde sağlıklı beslenmede yol haritasının; taze sebze ve meyve tüketiminin artırılması, tam tahıl, baklagiller ve kuruyemişlere yer verilmesi, kırmızı et, tavuk, hindi, balık eti ve süt ürünlerinden yeterince tüketimi ve omega 3 destekli bir beslenmenin kaliteli ve zinde yaşam için önemi kabul görmektedir. Fazla alınan kalorinin azaltılması, doymuş ve trans yağlardan arındırılmış bir beslenmenin benimsenmesi, şeker alımından uzak durmak ve tuz alımını sınırlandırmanın yaşam boyu bireyi birçok hastalık etmeninden koruyabileceği belirtilmektedir.
Ancak bir gerçek vardır ki; bireyler her ne kadar bu besinlerden tüketecekleri bilincinde olsalar dahi yapılan ulusal besin tüketim araştırmaları çocukluk çağından yetişkinlik dönemine kadar hemen her fizyolojik gruplarda (adölesan, gebe ve emziren anne, spor yapan kadın-erkek) önerilen besin tüketim miktarlarını yeterince karşılayamadıklarını göstermektedir.
Ülkemizde geniş kapsamlı yürütülmüş dört adet beslenme ve sağlık araştırması bulunmakta. İlki 1974 yılında yapılan Ulusal Beslenme, Sağlık ve Gıda Tüketim Araştırması, ikincisi 1984 yılında yapılan Gıda Tüketimi ve Beslenme Araştırması, üçüncüsü 2010 yılında yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması ve en son olarak 2017 yılında yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırmasıdır. 43 yılda yürütülen beslenme ve sağlık araştırmaları sonuçlarını incelediğimde; hâlâ toplumumuzun büyük bir kesimi yüksek kalori almakta, iyi kalite protein kaynaklarını düzenli olarak günlük ihtiyacını karşılayacak şekilde tüketememekte, biraz azalmakla beraber toplam karbonhidratı fazla almakta ve daha çok yağ tüketimine yönelim olduğu ön plana çıkmaktadır.




DOĞRU BESLENMİYORUZ
Daha detaylı bakacak olursak; 2017 yılındaki TBSA sonuçları bize Türk toplumuna uygun sağlıklı beslenme için önerilen besin grupları porsiyon miktarlarına göre toplumun büyük bir kesiminde bazı besin gruplarından yeterli beslenemediğini göstermektedir. Sağlıklı beslenmede günde 3 porsiyon taze sebze tüketin önerisi için 1-2 porsiyonu, günde 2 porsiyon meyve önerisi için 1 porsiyonu, haftada 3 kere en az 1 porsiyon tüketilmesi önerilen baklagillerden çeyrek porsiyonu, süt ve ürünlerinden 3 porsiyon optimal porsiyon önerisi için sadece 1 porsiyona kadar tüketilebildiği belirlenmiştir. Yetersiz yumurta, kırmızı et ve balık tüketimi de vurgulanmakta. Ve başka bir önemli nokta ise; 2010 ve 2017 TBSA besin tüketim araştırmalarına göre son 7 yılda toplumuzun beslenmesinde doymuş yağ alımı artmış, toplam yağ alımı yükselmiş, sodyum alımı artmış, diyet lifi alımı azalmış, esansiyel yağ asitleri omega 3 alımı oldukça düşük bulunmuştur.




YETERSİZ VİTAMİN ALIYORUZ
TBSA 2017 verilerine göre 15 yaş üzeri bireylerde EFSA - Diyetle Alım Referans Değeri temel alındığında Türkiye'de diyetle alınması gereken demir ihtiyacının yüzde 66'sının (her üç kişiden ikisi), folik asit ihtiyacını yüzde 35'i (her 3 kişiden biri), D vitamini için ise yüzde 96'sı (her 10 kişiden 9'u) beslenme ile karşılayamamaktadır. Daha da önemlisi 2010 ve 2017 TBSA sonuçları arasında bir değişiklik olmadan beslenme ile D, C, B2, B6 ve B 12 vitamini, kalsiyum, çinko, demir, magnezyum ve potasyumdan toplumun neredeyse yüzde 50-80'ni günlük ihtiyacı karşılayamadığı belirlenmiştir. Beslenme ile yetersiz alıma bağlı olarak A, D, B6, B12 ve folat vitaminleri eksikliği, demir, kalsiyum ve çinko mineralleri eksikliği biyokimyasal olarak sık rastlanan beslenme yetersizliği olarak TBSA 2017 verileriyle gösterilmiştir. Sıklıkla; çocuklar, ergenler, gebe ve emziren anneler, menopoz dönemi kadınlar, sporcular, yaşlılar, iştahsızlık ve özellikle 1400 kalorinin altında düşük kalorili diyet uygulamaları yaygın olarak vitamin ve mineral yetersizliklerinin başlıca nedenleri olarak görülmektedir.




BESİNSEL KAYIPLARIN ÜZERİNDE DURMALI
Besinlerin soframıza gelinceye kadar depolama, hazırlama, doğrama, bekletme ve pişirme işlemleri de mikro besinlerden vitamin ile antioksidanların ciddi kayıplarına neden olmaktadır. Pişirme ile C, B1, folat, B6, B2, Niasin, pantotenik asit, B12, karoten, D ve E vitaminleri yüzde 20-100 arasında pişirme şekline göre ciddi kayıplara neden olabilmekte. Bu durum sağlıklı besin seçsek ve doğru porsiyonda günlük ideal bir beslenme planı uygulasak dahi birçok mikro besin öğesi için yetersizliğin oluşmasında en önemli etmenlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

MİKRO BESİNLERDE YETERSİZ ALIM
Yapılan birçok araştırma günde 1400 kalori ve altında beslenen bireylerin birçok vitamin ve mineral alımlarında da yetersizliği sağlayabildiği vurgulanmıştır. Özellikle kalsiyum, magnezyum, potasyum, sodyum, çinko, A, E, K, C, B1, B2, B12, folik asit ve niasin vitaminlerini günlük önerilen alınması gereken besin öğesi miktarından çok düşük düzeyde alarak yine mikro besin öğesi yetersizliği kendini gösterebilmektedir.




SAĞLIKLI SİNDİRİM İÇİN LİFLİ YİYECEKLER TÜKETMELİYİZ
Bağırsak sisteminin iyi çalışması bağışıklık sisteminden otoimmün hastalıklardan korunmaya kadar birçok kronik hastalıkların önlenmesinde önemli olduğu bilinmektedir. Sağlıklı bir bağırsak lümeni besinlerim sindirim ve emilimini yeterliliği içinde önemli. Bunun için prebiyotik ve probiyotik besinler, yüksek lif içeren yiyecekler, yeterli su tüketimine dikkat edilmeli, doymuş ve trans yağlar, işlenmiş besinlerden uzak durulması beslenmede önerilen önemli noktalardır. Ulusal araştırma sonuçlarına baktığımızda prebiyotik besinlere yeterince yer veremediğimiz, yetersiz diyet lif aldığımız, doymuş ve trans yağlardan daha fazla bir beslenmeyi tercih ettiğimiz düşünüldüğünde bağırsakta besinlerin de yeterli emiliminin risk yaratacağı bir gerçektir. Buna ek olarak bireyde var olan gastrointestinal sistemde olan sindirim ve emilim sistemini etkileyen hastalıklar, baraitrik cerrahi sonrası, katı vejetaryenler, bir sağlık sorununa bağlı uygulanan eliminasyon diyetleri de vitamin ve mineral eksiklikleri çoklu olarak görülmesine etken olabilmektedir.

GIDA GÜVENLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ
Bireysel besin seçimlerimizin dışında global iklim değişimi de yiyeceklerimizin makro ve mikro besin öğesi içeriğini dolaylı olarak etkilemektedir. Küresel ısınmanın artması verimli tarım alanlarının azalmasına, ekilen ürünün başta demir, çinko olmak üzere protein miktarının azalmasını sağladığı bilimsel rapolarda sıkça karşımıza çıkmaktadır. 1997, 2004, 2005 ve 2007 yıllarında yapılan bir dizi araştırmalar bazı sebze ve meyvelerde 20 yıllık süreçte demir, C vitamini, protein, kalsiyum, folik asit, magnezyum, potasyum değerlerinde yüzde 20-70 arasında azalma yönünde bir değişim gösterdiğini bildirmiştir. Tarım alanında kullanılan bitki geliştiriciler, kimyasallar, böcek ilaçlarının denetimsiz ve bilinçsiz kullanımı sağlıklı yiyeceğe ulaşımımızda gıda güvenliği açısından ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmakta ve böylece güvenli besini bulamamanın getirdiği kaygı ile de yeterli sebze, meyve tüketimini sağlayamayabilmekteyiz. 2017 yılı TBSA raporunda ilk defa yer alan ülkemize ait gıda güvencesizliği verilerine göre; yeterli gıda bulamayacağı kaygısı yaşayan bireylerin sıklığı yüzde 24, sağlıklı ve besleyici gıda tüketemeyenlerin sıklığı yüzde 23, tüketilen gıda çeşitliliğinde azalma yaşayan bireylerin sıklığı yüzde 23, öğün atlamak zorunda kalan bireylerin sıklığı yüzde 13, gerekenden daha az besin tüketenlerin sıklığı yüzde 17, karnı aç olmasına rağmen yemek yiyemeyenlerin sıklığı 8.4'dür. Tam bir gün yemek yiyemeyenlerin sıklığı yüzde 2.6'dır. Bu durumda yetersiz vitamin ve mineral alımına katkı sağlamaktadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA