Harvard Tıp Fakültesi halk sağlığı profesörlerinin yeni yayınladığı makalede özellikle hafif şişman ve ağır kilo sorunu yaşayan kişilerde glütensiz diyet uygulamasının zayıflatmadığı raporu yayınlandı. Ayrıca hem sağlıklı kişilerde hem de glüten tüketmesinde sakınca olan hastaların bu diyeti uyguladıkları süre içerisinde psikolojik bozukluklara neden olabileceği de vurgulandı. Özellikle glütensiz besinlerle beslenen sağlıklı kişilerin kritik bazı hastalıklara yakalanabileceği yeniden açıklandı. O nedenle glütensiz beslenmeyi herkesin uygulamasının uygun olmadığının altını çizmekte yarar görüyorum. Son yıllarda hepimizin yakından takip ettiği üzere önce "Ekmek yemeyin" sonra da "Glütensiz beslenin" önerisi; sağlığı koruma, kilo verme, sindirim sorunlarını azaltma gibi amaçlarla sağlıklı insanlar arasında da yükselen bir trend olsa da gerçeği açıkçası tam yansıtmıyor diyebilirim. Ama maalesef Amerika'da glütensiz diyetle beslenenlerin oranı yüzde 30'u bulmuşken bu oran Türkiye'de de artmaya devam ediyor. Çölyak hastalığı ve glütene duyarlılığı olan kişilerde glütensiz beslenme oldukça önemli. Peki sağlıklı bireyler de glütenden kaçmalı mı? Bugün sizleri bu konu hakkında aydınlatacağım.
BİR BİTKİSEL DEPO PROTEİNİ
Glüten; buğday, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan doğal bir proteindir. Ayrıca çeşitli krakerler, soya sosu, bulyon ve modifiye nişasta da glüten içerir. Glüten; tahıl bazlı gıdaların kolay çiğnenebilir olmasını ve ekmeğin kabarmasını sağlayarak beslenmede fonksiyonel faydalar sağlar. Günümüzde değişik hastalıklarla ilişkisi nedeniyle adından çokça söz edilen bir besin maddesi haline gelmiştir. Çölyak hastalığı, glütenle ilişkili hastalık denildiğinde ilk akla gelen ve en yaygın olarak bilinen hastalıktır. Glütenin hastalığın gelişimindeki rolü anlaşıldığı günden beri çölyak hastalığı tedavisinin en önemli kısmını glütensiz diyet oluşturmuştur. Glütensiz diyette buğday, arpa, çavdar unu içeren her türlü besin maddesinin yenilmesi yasaklanır. Taze meyve, sebze, baklagiller, kuru yemişler, yumurta, et, zeytinyağı, kinoa, pirinç, mısır, karabuğday glüten içermediğinden rahatça tüketilebilir.
BAZI HASTALIKLARDA ÖNEMLİ
Çölyak ve glüten intoleransı olan kişilerde glütenin tüketilmesinden sonra ortaya çıkan bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi bulgular nedeniyle glütenin diyetten çıkarılması gerekir. Çölyak hastalarının periyodik olarak izlenmesi ve diyete uyumu değerlendirmek için antitransglutaminaz antikorları ile rutin olarak test edilmelidir. Ayrıca çölyak hastası olmayan ancak glüten duyarlılığı olanların da glütensiz diyet uygulamaları gerekirken, buğday alerjisi olanların ise buğdaydan kaçınmaları gerekir. Genetik olarak duyarlı bireylerde glüten alımının neden olduğu immün aracılı bir hastalık olan glüten ataksisi, glütensiz diyet ile tedavi edildiğinde ataksi iyileşebilir. Glüten, özellikle insan lökosit antijeni HLA-DQ2/8 pozitif irritabl bağırsak sendromu olan hastalarda, bağırsak bariyer fonksiyonlarını değiştirir.
Bu nedenle glütenin diyetten çıkarılması irritabl bağırsak sendromunda hastalığa bağlı karın ağrısı ve ishal gibi semptomları iyileştirir. Ayrıca glüten hassasiyeti ve irritabl bağırsak hastalığı semptomları olan hastalarda, çocukluk çağında atopik hastalıklar görülmektedir. Yapılan çalışmalarda glütensiz diyetin atopinin neden olduğu derideki lezyonları azalttığı görülmüştür. Bağırsak türevli bir antijen olan glüten, romatoid artrit için de immünolojik bir tetikleyicidir. Bu hastalarda düşük HDL ve yüksek LDL ve trigliserit seviyeleriyle karakterize dislipidemi görüldüğünden bu hastalar kalp hastalıkları için risk altındadır. Bu hastalarda glütensiz diyet; LDL düzeylerini düşürür, bağışıklık için yararlı etkileri olan immünoglobulin A ve immünoglobulin M'nin düzeylerini arttırır. Dolayısıyla bu hastalarda glütensiz diyet, antiinfalamatuar ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu etki gösterir. Kronik kas-iskelet ağrısı görülen fibromiyaljili hastalarının çoğu glüten tüketiminden sonra glütene duyarlı hastaların yaşadığı semptomlara benzer semptomlar yaşar bu nedenle bu hastalarda glüten duyarlılığı olma ihtimali yüksektir.
Beslenmeden glütenin çıkarılmasının fibromiyaljinin semptomlarını azalttığına dair çalışmalar mevcuttur. Şizofreni hastalarında glütene karşı bağışıklık sisteminin ürettiği antigliadin otoantikorları normale göre daha yüksektir. Bu antikorların yüksek olması inflamasyonu tetikleyen TNF-a, IL-1B gibi sitokinleri arttırır ve psikiyatrik hastalıklarla ilişkilidir. Çok değerli bir çalışma, şizofreni hastalarının diyetlerinden glütenin çıkarılması sonucunda şizofreni belirtilerinin azaldığını gösteriyor. Ayrıca glütensiz diyet, otizm spektrum bozukluğuna bağlı sindirim bozukluklarını ve davranış bozukluklarını azaltır, endometriozisin neden olduğu pelvik ağrıları geçirir. Glütensiz diyet, bu sağlık problemlerinde beslenme tedavisi olarak kullanılabilir ancak sağlıklı bireylerin glütensiz beslenmeleri çeşitli sağlık sorunlarına yol açıyor. Glütensiz ürünlere olan taleplerin giderek artmasına paralel olarak glütensiz ürün pazarı her geçen gün büyüyor. Dünya çapında glütensiz ürünlerin piyasası yaklaşık olarak 15 milyar dolara ulaşmış durumda. Glütensiz ürünler, glüten içeren ürünlerden yüzde 240 daha pahalı. Özellikle kilo vermek isteyen kadınlar, daha pahalı olmasına rağmen glütensiz ürünleri tüketmeye daha istekli.
HAYAT DÜZENİNİ BOZUYOR
Glütensiz diyet kısıtlı bir diyet şeklidir ve yaşam tarzına sürekli bir bağlılık gerektirir. Bu durum sosyal izolasyona ve olumsuz psikosyal etkilere neden olabilir. Glütensiz diyete bağlılığı sürdürmek, özellikle birey diyete yeteri kadar uyum göstermiyorsa bireyde olumsuz duygulara neden olabilir. Gıdanın glütensiz olup olmadığının belirlenmesinde yaşanan karmaşa, glütensiz besinlerin markette bulunmasının zor olması, glütensiz yiyecekler içermemesi nedeniyle istediği restorana gidememesi, seyahatte bu diyeti sürdürmenin zor olması gibi sebepler bireylerin glütensiz diyete uyumunu zorlaştırıyor. Sonuçta sağlıklı kişilerin zayıflama amacıyla glütensiz besinler tüketmesi kronik hastalıklara neden oluyor, bağırsaklardaki yararlı bakterileri azaltarak bağırsak bileşimini bozuyor, çeşitli vitamin ve minerallerin eksikliğine neden oluyor. Dolayısıyla sağlıklı bireylerin glütensiz beslenmesinin bilimsel veriler doğrultusunda sağlıksız olduğunu vurgulamam gerekiyor.
BESİNSEL YETERSİZLİĞE DİKKAT
Glütenin çölyak hastalarında inflamasyona neden olarak kalp hastalığı riskini arttırması, sağlıklı bireyler arasında "çölyak hastalarına iyi gelmiyorsa bana da iyi gelmez" düşüncesini yaygınlaştırmıştır. Ancak Harvard Tıp Fakültesi'nin 25 yıl boyunca glüten tüketen 110 bin sağlıklı bireyle yürüttüğü çalışma, glütenin kalp hastalıklarıyla ilişkili olmadığını aksine gluten içeriyor diye tam tahıl tüketmeyen bireylerde kalp krizi riskinin yükseldiğini bildiriyor. Glütensiz diyetlerde belirli tahıl grupları diyetten çıkarılır. Özellikle tam tahıllı besinlerin diyetten çıkarılması buğdayın kepeğinde bulunan B-glukan, arabinoksilan, fruktan gibi bağırsaklara yararlı posa çeşitlerinin alınmamasına neden olur. Bu da bağırsak için yararlı olan Bifidobacterium ve Lactobacillus gibi bakterileri azaltır, Escherichia coli gibi zararlı bakterileri arttırır. Bağırsak bileşimindeki bu değişim hem kabızlığa hem de kolon kanseri, inflamatuar bağırsak hastalıkları gibi hastalıkların artmasına neden olur. Sağlık sorunları sebebiyle glütensiz beslenenlerin yeterli posa alımına ulaşmak için karabuğday, amarant, kinoa gibi posa içeriği yüksek tahılların veya baklagilleri tüketmesini öneriyorum. Vücuttaki bu olumsuz etkileri nedeniyle glüten ile ilişkili bir hastalığı doktor tarafından kanıtlanmadığı sürece glütensiz diyet uygulamasını sakıncalı bulduğumu belirtmem gerekir.