Kendine has, sıra dışı karakterler yaratan ünlü yönetmen Tim Burton'ın yönettiği 1988 yapımı Beterböcek, 36 yıl aradan sonra devam filmiyle geri döndü. 15 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve dünya çapında 75 milyon dolar hasılat elde eden sinema tarihinin en unutulmaz filmlerinden olan Beterböcek'in devam filmi Beterböcek Beterböcek ilk olarak Venedik Film Festivali'nde seyirciyle buluşmuş ve büyük beğeni toplamıştı. Efsanevi yönetmen Tim Burton'ın adını dünya sinemasına tanıtan film olarak önem taşıyan ilk film, aradan geçen yıllarda kült olmayı başardı.
Boyutlar arasında gidip gelen karakter, o yıllarda ürkütücü gelse de aynı zamanda güldüren temalarla dolu bir kara komedi olarak tarihe geçti. Sinema endüstrisinin bu kadar gelişmediği, teknolojinin çağ atlamadığı bir dönemde, tüm dekorlar ve makyajlar elle yapılmıştı. Nitekim film 1989'da Oscar'da En İyi Makyaj Akademi Ödülü'nü almayı başarmıştı. Beterböcek karakteriyle hafızalara kazınan Michael Keaton rolüne geri dönerken; Winona Ryder Lydia Deetz rolüyle, Catherine O'Hara da Delia Deetz rolüyle yeniden beyazperdede olma heyecanı yaşıyor. Onlara Monica Bellucci, Jenna Ortega, Willem Dafoe, Justin Theroux ve Danny DeVito gibi isimler de eklenince ortaya beklentileri yüksek tutacak iddialı bir film çıkıyor.
Devam filmlerinde orijinal kadroyu koruyabilmek önemlidir. Hele ki aradan 36 yıl geçtikten sonra çekilen devam filminde ana kadronun aynen korunması çok da rastlanılan bir durum değil. Örneğin Winona Ryder ilk filmde 17 yaşında, onun annesini oynayan Catherine O'Hara da 34 yaşındaydı. İkili bu filmde de yine çok iyi iş çıkarıyorlar. Keaton da öyle. 2014 yılında en iyi erkek oyuncu Oscar'ına aday gösterildiği Birdman filmi de dahil pek çok başarılı işe imza atan Keaton, Beterböcek olarak kamera karşısına geçtiğinde henüz 37 yaşındaydı. Şimdi 73 yaşında yeniden bu hınzır karakteri canlandırmanın heyecanını yaşıyor. Çünkü u karikatürize tipi bu yaşta yeniden oynamak her oyuncuya nasip olmaz. Beyaz boyalı yüzü ve peruğuyla kült bir karakterle yeniden kamera karşısına geçmenin keyfi yansımış oyuncuya. 'İlk filmde her şey doğaçlamaydı, karakterden çok filmin havasına odaklanmıştık diyen Keaton, bu filmde ipleri eline almış. Bu performansı ona yeniden Oscar adaylığı bile getirebilir.
SON 20 YILDAKİ EN İYİ FİLMİ
Yönettiği son film olan Dumbo'dan 5 yıl sonra ve ilkinin üzerinden 36 yıl geçmişken Burton'ın nasıl bir dünya yaratacağı çok merak ediliyordu. Usta yönetmen kendine has karakteristik sinematografisiyle seyirciyi yine fantastik dünyanın içine sokmayı başarıyor. Film için, Burton'ın son 20 yılda çektiği en iyi film yorumları yapılıyor. Yeni filmin konusunu şöyle özetlemek mümkün: Beklenmedik bir aile trajedisinin ardından, Deetz ailesinin üç nesli Winter River'daki evlerine geri döner. Beterböcek'in hâlâ peşini bırakmadığı Lydia'nın hayatı, asi genç kızı Astrid'in (Jenna Ortega) tavan arasındaki gizemli kasaba maketini keşfetmesi ve Öbür Dünya'ya açılan kapının kazara açılmasıyla altüst olur. Her iki âlemde de sorunlar baş gösterirken, birinin Beterböcek'in adını üç kez söylemesi ve yaramaz iblisin kendi tarzı karmaşayı ortaya çıkarmak için geri dönmesi artık an meselesidir.
Wednesday dizisiyle tanınırlığını artıran Jenna Ortega'nın canlandırdığı Astrid, filmin hikâye örgüsünü şekillendiren taşıyıcı öğesi. İlk film vizyona girdiğinde henüz doğmamış olan Ortega, rolün bu yükünü çok iyi taşımış. Babasını bir kazada kaybeden, hayaletlere inandığı için annesiyle arasında mesafe olan, ebeveyn sevgisinden mahrum, ezik ergen kız portresiyle öne çıkan bir performans sergiliyor genç oyuncu. İtalyan oyuncu Monica Belluci de Beterböcek'in severek evlenip sonra boşandığı Delores rolüyle her zamanki gibi etkileyici. İlk filmin sırtına dayanmış nostaljik öğeler barındıran film, Alfred Gough ve Miles Millar tarafından yazılan komedi unsurlarının ağır bastığı senaryosu ve yenilikçi unsurlarıyla da dikkat çekiyor. Eleştirmenlerin olumlu övgüsünü alan keyifli bir seyirlik sunan film, sinemaseverlerin de beklediğine değecek...
HELLBOY BU KEZ VASATIN ALTINDA
Çizgi roman severlerin 1993 yılında tanıştığı Hellboy karakteri ilk kez 2004 yılında Guillermo del Toro yönetmenliğinde sinema salonlarına konuk oldu. Ron Perlman'ın hayat verdiği karakter, 2008 yılında devam filmi Hellboy 2: Altın Ordu ile hem gişede başarılı oldu, hem de büyük bir hayran kitlesi elde etti. Aradan 11 yıl geçti ve Hellboy yeniden beyaz perdeye uyarlandı. Ancak bu kez ilk iki filmdeki başarı elde edilemedi. Nedeni olarak da daha fazla bütçe isteği kabul edilmeyen Guillermo del Toro'nun yönetmen koltuğunda oturmaması olarak gösterildi. Nitekim ilk iki filmdeki etkileyici performansıyla seriyi bilinir kılan Ron Perlman da üçüncü filmde rol almamıştı. Mike Mignola'nın aynı isimli çizgi romanından uyarlanan serinin dördüncü filmi de yeni yönetmen ve başrol oyuncusuyla vizyondaki yerini aldı. Brian Taylor'un yönettiği Hellboy: The Crooked Man isimli filmde, Hellboy'a Jack Kesy hayat veriyor.
Mike Mignola ve Chris Golden'in senaryosunu yazdığı, Adeline Rudolph, Jefferson White, Joseph Marcell, Hannah Margetson ve Martin Bassindale'in kadrosunda yer aldığı filmin konusu şöyle: Hellboy ve çaylak ajan 1950'lerin kırsal Appalachia'sında mahsur kalır. Orada, cadıların musallat olduğu ve Hellboy'un geçmişiyle sorunlu bir bağlantısı olan yerel bir şeytan olan Crooked Man'in yönettiği küçük bir topluluk keşfederler. Bahsedilen kişi, 18. yüzyılda işlediği suçlardan dolayı asılan, ancak bölgenin yerleşik şeytanı olarak cehennemden dönen cimri ve savaş vurguncusu Jeremiah Witkins'tir. Uzun boylu, çizgi romandaki şapkalı, dağınık sakallı ve ürkütücü görünümüyle karakter, şimdiye kadarki Hellboy filmlerinin en korkutucu kötü karakteri olarak nitelendiriliyor. Çizgi romanda Jeremiah Witkins olarak bilinen bu karakter, Appalachia'nın ilk yerleşimcilerinden biri olarak tanıtılıyor ve şeytani güçlere sahip bir varlık olarak tasvir ediliyor. İnançla inançsızlığın çatışması üzerinden dini göndermeler yapan film klişelerle dolu zayıf senaryosu ve olmayan hikaye örgüsüyle pek bir şey vaat etmiyor ne yazık ki... Ancak korkmak isteyenler için tatmin edici yanları yok değil. Büyüler, cadılar, yeniden canlanan cesetler, zombiler, kopan kafalar, devasa örümceklerle dolu bakmaya cesaret edilemeyecek birçok sahne var.