Yahya Kemal (ki 1 Kasım 52. ölüm yılıdır), Divan şairlerinden Baki, Nail-i Kadim ve Nedim severmiş, en çok da Baki'yi... Üstada göre Sinan mimaride ne yapmışsa, Baki de şiirde onu yapmıştır. Salah Birsel, Aynalar Günlüğü'nde Yahya Kemal'den şöyle söz etmektedir:
'PARNASSE' LAVANTALARI
"Doğrusu Yahya Bey -şairimiz kendinden açarken hep 'Yahya Kemal Bey' der- yazınımızda büyük variller devirmiştir. 1912'de Paris'ten İstanbul'a 'Parnasse' lavantaları sürünerek geldiğinde, genç şairlerin çoğu kendilerinden geçmişlerdir. Onun karşısında, ağızları bir karış açık, el pençe divan duruyorlar, öksürdüğü zaman 'Ne musiki' diyerek havaya uçuyorlar, gönül indirip kendi şiirlerinden birini okuduğunda 'Vallahi harika' diye iki yana baş sallıyorlardır. Halit Fahri (Ozansoy), o yıllarda, onu içeren ve kendisini dışta bırakmayan şu iki dörtlüğü yazmıştır:
Bahara bayılırım
Kırlara yayılırım
Kışın uyuşur kalır
Baharda ayılırım
Mithat Cemal gelincik
Yahya Kemal papatya
Ben onlara nispetle
Yasemin sayılırım."
Bunun üzerine İbrahim Alâettin (Gövsa) şöyle bir karşılıkta bulunur:
"Şairim der de tufeyli yaşatır gövdesini
Dayanıp köhne Nedim artığı üç beş satıra
Senelerden beridir aynı sakız aynı ceviz
Seneler var ki doğursun diye baktık katıra
Günlüklerinde başkalarını mayın tuzaklarına çeken Salâh Birsel, kendisini de sarakaya almaktan çekinmez. Yine Aynalar Günlüğü'nde dost bir öğretmenin yazdığı ve sonradan notları arasında bulduğu şu dörtlüğü de kendi deyişiyle vay vaylar, hay haylar...
"Yaman eleştirici Salah
Kalem onda bir silah
Dikkat et konuşurken
Giydirir sana külah"
Binbir gece denemelerinin nakış ustasına göre "Yazarların, sanatçıların çoğu akrep, bir maymuncu, kıskanç köpek,"tir. Tatlı tatlı laf üretirken bile iğnelemekten geri kalmazlar. Oysa övgülerin çoğu okurlara özgüdür. Çünkü onlarda çekemezlik, kıskançlık, dümeni kırıklık gibi çoğu yazarın boğazına sarılan zehirli ve hayın sarmaşıklardan hiçbiri yoktur. Boşuna dememişler: Şairdir ne yapsa yeridir...