Meriç Renkver benim için özel bir insandır. Nasıl olmasın ki, yıllardır beni izleyen, tüm yazılarımı okuyup, tüm kitaplarımı alan, bununla kalmayıp zaman zaman da olsa iki satır yazan, sonunda tanışıp konuştuğumuz bir aydın, gerçek bir dost.
Meriç bu ilginin bana düşündürdüğünü sonunda yaptı, güzel bir hikaye kitabı yazdı: İlkgüz Ağrısı (TB Yayıncılık). Ben vakit bulup okuyuncaya kadar da bir ödül aldı: Orhan Kemal ödüllerinde ikincilik. Elbette katılan sayısız eserin arasından seçilerek.
Onu övüp tanıtmak, öncelikle edebiyat eleştirmenlerine düşer. Ama ben de iki satır yazmak istedim. Biraz korkarak: Umarım dostluğumuz yüzünden övüyorum diye düşünülmez...
Çünkü Meriç'de bir has yazar kumaşı var. Kısalıuzunlu 11 öyküsünde, özellikle özyaşamsal şeyler anlatıyor; çocukluğuna, okul anılarına, mahallesine geri dönüyor. İnsanı hemen kavrayan sıcacık bir üslup, yürekten gelen bir duygusallık. Ve özellikle Ferhat ile Türkan ve de Üçüncü Mektup'ta o unutulmuş iletişim aracını, mektupları öne çıkaran bir özgünlük...
Ama kimi zaman zeka öne geçiyor ve kurgusallık hakim oluyor. Örneğin Kesik Eller Ülkesi, sanki George Orwell'i düşündüren bir kara mizaha ulaşıyor. Karşılaşma'da ise bir roman malzemesi yatıyor.
Meriç Renkver dostumu hem kitabı, hem ödülü için kutluyorum.