İzmir'e, Alaçatı'ya, Urla'ya defalarca git ama Tire okundan bir türlü sapama... Olacak iş mi?
Oluyor işte.
Bir ahbabım arayıp da Tire pazarına gitmek ister miyim diye sorunca, heyecanla atladım.
Hem de çok isterdim. Tire pazarının namını duymuştum, zaten Ege pazarlarına bayılırım, hem bahaneyle Tire'yi görmüş olurdum.
Urla'da hafta sonu iki gün kuruluyor pazar. Tire'de haftada bir: Salı günleri...
Erkenden İzmir'e uçtuk. Oradan minibüsle ilerledik. Baharın en yeşil zamanı ve de Tire, Ege'nin en yeşillerinden...
Karayoluyla seyahat nefis anlayacağınız.
Pazar yerlerini hep sevmişimdir.
Çocukluğumda ve gençliğimde Kadıköy'deki Salı pazarı vardı. Kendi mahallemde, Selamiçeşme Özgürlük Parkı'ndakine, her pazartesi olmasa da fırsat buldukça giderim.
Aynı yerde çarşambaları da organik pazar kuruluyor.
Feriköy'de cumartesileri büyük kalabalıkları ve çok sayıda ünlüyü ağırlayan organik pazar, ertesi gün yerini antika tezgâhlarına bırakır, o da çok cümbüşlüdür, zevklidir.
Edremit pazarının otu çok boldur, Bodrum'da pazara gitmekse gençliğim demek, anısı boldur.
Bozburun'a dadandığımız dönemde, Orfoz'un babası Selçuk Bozçağa, sabahın beşinde giderdi Marmaris pazarına, o benzersiz pembe domateslerin en iyilerini almak için...
Yurtdışında da pazara denk gelirsem bayılırım. Ünlü kılık kıyafet markalarının çoğuyla hiç işim olmaz ama yeme içme tezgâhlarını buldum mu kaçırmam. Seksen çeşit sirke, doksan türlü hardal, en fotojenik tarafından meyve-sebze, bir şey almasa da gözü gönlü açılır insanın.
ZEKA, MİZAH, PAZARLAMA
Pazarlar sadece taze sebze meyve alınan yerler değil benim için. Nabız tutmaya da yarayan psikolojik, sosyolojik, antropolojik birer vaha!
Etiketlerin hastasıyım mesela. Zekâ, yaratıcılık, mizah, pazarlama, hepsi bir arada. Tire pazarında da gözüme ilk 'MANKEN ACI' çarpıyor. "Ne demek bu?" diyorum, "Niye manken acı?" "Çağla Şıkel gibi şekli abla!" diyor.
Az ilerde şemsiyenin altına 'KAR HELVASI' yazan bez afiş gerilmiş. "Tire'nin meşhur şerbetçisi" diyor altında.
Çeşitler karadut, limon, portakal, vişne.
Asıl slogansa "BOZDAĞ'DAN GELDİ KATIRLA GELDİ"... Kesin mi katırla geldiği, katır mı kaldı diye sorgulamıyoruz.
Söylenene, geleneğe, tekerlemeye teslim oluyoruz!
Etiketlerdeki tashihler de çok eğlencelidir.
İşte karşımızda onlardan biri:
Brokoli tezgâhında eğri büğrü bir yazıyla:
"BUROKOKİ"...
Böyle bereketli Tire pazarı... Her manada. Hem esprisi yerinde, hem sebze meyvesi bol, hem de ciddi geniş bir alana yayılmış. 'İyi Pazarlar' projesini buradan başlatmak doğru fikir yani.
SAĞLIKLI YAŞAM BURADA
'İyi Pazarlar' projesi de nesi? Batı Anadolu Grubu, 50. kuruluş yıldönümü dolayısıyla, herkese değecek bir sosyal sorumluluk hareketine girişmiş. Ege pazarlarında dolaşıp, sağlıklı beslenme tüyoları verecek.
Halkın yeterli ve dengeli beslenip düzenli olarak da hareket etme alışkanlığı geliştirmesi için uğraşacak. Nasıl yapacak bunu? İlk etapta Ege'nin dört bir köşesinde kurulan 20'ye yakın pazara, gezici bir araçla 100 civarında ziyaret düzenlenecek.
Uzman diyetisyenler halkla bire bir ilişki kuracak, vücut analizleri yapacak, tavsiyelerde bulunacak. Ayrıca da bilgilendirici yayınlar dağıtılıp ödüllü aktiviteler düzenlenecek çevrede.
Tire pazarına gelme sebebimiz bu işte. Dilara Koçak hem muhabbet ediyor meraklılarla, hem de pazardan az önce alınmış taze sebze meyvelerle sağlıklı sular hazırlayıp tattırıyor, tarifini paylaşıyor.
Urla, Alaçatı, Torbalı, Nazilli, Bostanlı, Sığacık... Sırada buralar var. Ekip gönüllü, heyecanlı, patron paylaşımcı:
"Ege'de antik çağlardan bu yana, binlerce yıldır pazar kuruluyor" diyor Batı Anadolu Grubu'nun İcra Kurulu Üyesi Feyyaz Ünal.
"Bu güzel geleneği sağlıklı yaşam gibi tüm toplumumuzu, geleceğimizi ilgilendiren önemli bir konuda bir bilinçlendirme kampanyasıyla buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz." Batı Anadolu Grubu esasen çimento, beton, enerji ve liman hizmetleri üretiyor ama kültür ve sanatın da hâmisi.
Prof. Dr. Orhan Bingöl tarafından gerçekleştirilen Magnesia Antik Kenti'nin arkeolojik kazılarına 20 yıldır destek.
Aydın'ın Germencik ilçesinde bulunan Magnesia'nın geçmişi M.Ö. 4. yüzyılın başlarına uzanıyor. Batı Anadolu'nun en önemli antik kentlerinden...
Kombine bilet sisteminin kullanıldığı 30 bin kişilik stadyumu ve dönemin inşaat tekniğini gösteren tiyatrosuyla ünlü.
LOKASYON MU, LEZET Mİ ?
Tire'ye gelip de Kaplan Dağ Restaurant'ta yemeden olmaz. Herkes öyle diyor. Kimlerin kimlerin gitmişliği var, sırf orada yemek için yol Tire'ye düşürülüyor, tek geçiliyor.
Manzara nefes kesici... Ege'den ziyade Karadeniz'i çağrıştıran deli vahşi yeşillerden tırmanıyoruz. İlk defa geldiğimiz Tire'nin bu fışkırmış, coşmuş yeşilinden hakikaten büyüleniyoruz.
Kaplan Dağ, tepede, müthiş manzaralı bir lokanta. Özelliği, çok taze malzeme kullanarak, geleneksel, süssüz püssüz, sade yemekler çıkarması.
Her yerde bulunmayan sebzeleri, otları kullanması... Bir de malum Tire köftesi...
Malzemeler sahiden de sabah pazardan alınıp öğlene yetiştirilmiş.
Salata yapraklarından anormal sesler çıkıyor! Taze kekikler, başka yerde bulamayacağınız kadar çılgın kokuda.
Lezzet aklınızı uçurmuyor ama ta tepede, bu konumda, bu manzarada, böyle ilginç sebzeler, adını bile duymadığınız çeşitler tatmak, mesela sübye içmek çok ilginç geliyor.
Daha alelade bir yerde bulunsa bu kadar olay olur mu? Şüpheliyim. Ama dağın başında, böyle bir tecrübe için gidilir mi? Muhakkak.