İzmir'e yapılması planlanan Pasaport Marina'nın, ihaleye çıkılacağı gün Koruma- Kurulu tarafından, görüntüyü bozacağı temel yaklaşımıyla reddedilmesini, yurttaşlık hakkımı kullanarak eleştirmiştim.
Bu eleştiride, bilimsel olana, uzmanlığa, saygı duyduğumu belirtmiş, ama 'ret' kararını anlamakta zorluk çektiğimi vurgulamıştım. Bu konunun tartışılmaya, konuşulmaya ihtiyacı varmış ki, sevgili okurlardan ve dostların bir bölümünden, hem yazdıklarımı destekleyen, hem de eleştiri getiren tepkiler aldım. Destekler için teşekkür ederken, eleştirileri saygıyla karşılıyorum.
CAZİBE MERKEZİ
Her şeyden önce doğal görüntüyü, estetiği önemsiyorum. Ama bir kentte marina yapılırken, nelerin göz önüne alınacağı konusunda, uzman olmasam da bakış açım farklı. Öncelikle Konak Pier'in yanında bulunan, askerin kullandığı bitişik limanı da kapsayan, Pasaport dalgakıranını kapsama alarak marina yapmak fikri, uzun süredir İzmir'in gündeminde. Benzer projeyi, 5 bin metrekareyi bulan alanda 500 yatın barınabileceği bir marina için, İzmir Ticaret Odası da hazırlamıştı. Proje hakikaten İzmir'de yeni cazibe merkezi yaratacak nitelikteydi. Şimdi gelelim Koruma Kurulu'nun reddettiği yaklaşıma.
Öncelikle sözkonusu alanda yapılacak butik bir marina, görüntünün tümünü kapatmaz. Ayrıca denizi kullanmakta, ne yazık ki, çok fakir olan deniz kenti İzmir'in merkezinde butik bir marinaya, tüm dünya kentlerinde olduğu gibi, her açıdan ihtiyaç var. "Barselona Barselona" deyip, başka kentlerle İzmir'i karşılaştırırken, hala Pasaport'un salaş görüntüsüne razı olmak, bana ikna edici gelmiyor. Zaten bu konuya, sadece Pasaport üzerinden yaklaşmak çok doğru değil. İzmir'in bir gerdanlık gibi süzülen 40 kilometrelik sahil şeridini, bütünlüklü şekilde planlamak gerekli.
Bu konuda, kentin yetiştirdiği değerli mimar ve tasarımcıları bir araya getirerek 40 kilometrelik sahil şeridini baştan sona tasarlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yaklaşımını doğru buluyorum. "İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirmekte Uygulanacak Tasarım Stratejisi Planı" adıyla yürütülen ve detayları ortaya çıkan çalışmayı, hayata geçirmek hiç kolay olmasa da, başarılması halinde, kentin önemli bir ivme kazanacağını düşünüyorum. İnciraltı Kent Ormanı'ndan Sasalı'ya kadar 40 kilometre uzunluğundaki sahil şeridi, elbette içinde butik marinaları da kapsayacak şekilde, bütünlüklü şekilde planlanır ise, İzmir için, EXPO kadar önemli bir açılım gerçekleşir.
Dileğimiz, İzmir'de İZBAN hizmeti gibi bir örnekle, bu projenin de yine bir 'hizmet koalisyonu' mantığıyla, yerel yönetim ile kamu kurumlarının birlikte çalışmasıyla, gelecekte gerçekleşebilmesi. Bu projede "Mavişehir/Bostanlı/Karşıyaka/ Alaybey Bölgesi" 1. Bölge, "Alaybey/Turan/Bayraklı/ Alsancak İskelesi arasında kalan bölüm 2. Bölge, Alsancak Limanı/Konak arasındaki alan 3. Bölge; Konak'tan İnciraltı'na uzanan kıyı şeridi ise 4. Bölge, olarak tanımlanıyor. Proje ile aynı zamanda, İzmirli'nin denizle bütünleşebilmesi için kent terasları, deniz balkonları, yüzer platformlar, kent kumsalı gibi uygulamalar öneriliyor. İzmir'in sahil şeridine, bütün olarak bakıldığında, hem hükümetin, hem de yerel yönetimlerin hayalleri, eğer birbiri ile örtüşüp bütünlüklü gerçekleşirse, gelecekte daha muhteşem bir İzmir'de yaşamak olasıdır. Bence İzmir'in deniziyle barışması, EXPO 2020'yi düzenleme hakkını kazanması kadar önemlidir. Kıyılarında insanların denizi çok aktif kullandığı bir İzmir'i hayal ediyorum.
TARİHE BİR BAK
'Pasaport'ta Marina olmaz' diyenleri elbette saygıyla karşılıyorum. Ama Rubbellin'in 1880 yılında, şu anki Konak Pier'den Pasaport'a doğru gidilen hat üzerinde çektiği, rıhtımda buharlıların ve yelkenli gemilerin süzüldüğü siyah-beyaz fotoğrafa bakmalarını da öneriyorum. İnternet üzerinden bile bakabilirler. O dönem, o hattın üzeri, zaten tarihsel olarak, ticari amaçlı bir marina gibiydi.