Önce güzel bir Konfüçyüs anlatısı:
Bir arkadaşı Konfüçyüs'e iki insanın bilgi aktarımıyla ilgili bir soru sormuş.
Konfüçyüs arkadaşını şöyle yanıtlamış:
"Senin bir yumurtan var, benim de bir yumurtam var.
Sen yumurtanı bana versen, ben yumurtamı sana versem; yine senin bir yumurtan, benim de bir yumurtam olmuş olur.
Ama senin bir bilgin var, benim de bir bilgim var.
Sen bilgini bana versen, benim kendi bilgimle birlikte iki bilgim olmuş olur.
Ben de bilgimi sana versem, senin bilginle birlikte, iki bilgin olmuş olur."
***
İkinci anlatı da
Öklid'e dair. Öklid, çağlar boyu yalnız matematik dünyasının değil, matematikle yakından ilgilenen hemen herkesin gözünde özenilen bir örnekti.
MÖ 300 dolaylarında yazdığı 13 bölümlük eseriyle meşhur.
Yine Öklid,
İskenderiye Enstitüsü'nün de çok saygın öğretmenlerinden biriymiş.
Dönemin kralı I. Ptolemy, Öklid'in eseri
Elementler'i okumakta çok güçlük çekmiş. Bu ruh haliyle Öklid'e "Geometriyi kestirmeden öğrenmenin bir yolu yok mu?" diye sormuş. O da, kralı; "Kusura bakmayın, ama geometriye giden bir kral yolu yoktur" şeklinde yanıtlamış.
***
Bu kez
Anadolu'dan bir anlatı.
Hastalıktan ötürü gözleri kapanan bir adam, halk şairi
Seyrani'ye:
"Bende dünyayı görecek göz mü kaldı!" diye şikayet edince, Seyrani:
"Hiç üzülme dostum!" demiş; "Zaten dünyada da, bakılacak surat kalmadı."