27 Kasım 2024'te İdlib'den harekete geçen Suriye muhalefetinin 8 Aralık'ta Şam'a girip 61 yıllık Baas rejimini ve lideri Beşar Esad'ı 11 gün içinde devirmesi, biri yakın diğeri uzak iki kritik faktörün sonucudur.
İlk, en yakın ve en yakıcı faktör, Esad'ın destekçisi aktörlerin Türkiye'nin kırmızı çizgilerini aşmasıdır. Bu bağlamda Suriye'deki değişim ve dönüşümün en büyük kazananı Türkiye'dir. Nitekim ABD, Suriye'deki gelişmelere ilişkin olarak Türkiye'yle tam angajman içinde hareket ettiğini itiraf etti.
Rejimin çöküşünün diğer "iki uzak nedeni"ne gelince... Rusya ve İran'ın açık desteği yanında ABD, İsrail ve Körfez'in örtülü payandasıyla ayakta durabilen Esad'ın bu kadar hızlı yıkılmasının diğer iki etkeni ise Lübnan ve Ukrayna'daki savaşlardır. Bir bakıma Esad, iki sponsoru Rusya ve İran'ın bu savaşlarla meşgul olmasının kurbanı oldu.
Yani Rusya jetleri ve İran'ın vekil gücü Hizbullah milisleri koltuk değnekleri olmayınca rejim ufak bir itmeyle devriliverdi.
***
Rejimin çökmesi hâliyle ana sponsorları konumundaki Rusya ve İran'ın uluslararası alandaki prestijlerine de ağır bir darbe indirdi. Sadece Rusya ve İran değil
ganimetten pay kapmaya çalışan İsrail, ABD ve Avrupa'nın evdeki hesapları da çarşıya uymadı.
Zira İsrail ile ABD ve Avrupa'nın amacı
Esad yönetiminde zayıflamış bir Suriye'ydi. Bu nedenle
Esad'ın zayıflamasını istiyor ama devrilmemesine karşı çıkıyorlardı.
Ne var ki Türkiye'nin sürpriz hamleleri herkesi ekarte etti. İşte bu yüzden İsrail ile Batı'nın etekleri şimdiden tutuşmuş halde.
Jerusalem Post, WSJ, NYT, BBC, CNN ve Financial Times gibi
Siyonist- Evanjelik medya organları, rejimin devrilmesinin
İsrail başta olmak üzere Avrupa ve ABD için sanılanın aksine daha kötü sonuçlara yol açabileceğine işaret ediyor.
Bunu da
"Her krizde bir fırsat vardır ancak her fırsatta da bir kriz pusuda bekler" cümlesinden de anlaşılacağı
üzere İsrail ve Batı endişeli bir bekleyiş
içinde. Bazıları kuyruğu dik tutsa da
Türkiye'nin sahadaki varlığı yüreklerinde
korkuya yol açıyor.
***
Çünkü Türkiye'nin masada ve sahada elde ettiği üstünlüğü kolay kolay elden bırakmayacağını iyi biliyorlar. Kuşku yok ki ülkemizin bundan sonraki süreçte Suriye'nin geleceğindeki
siyasi, tarihi ve jeokültürel ağırlığı daha da artacaktır.
Bunun da inkâr edilemeyecek birçok nedeni var. En önemlisi de
yerel, bölgesel ve küresel güçlerin Suriye'de tetiklediği çok katmanlı
kaosun bedelini en ağır biçimde ödeyen aktörün Türkiye olmasıdır. Üstelik NATO üyesi Türkiye'nin bütün çözüm çabalarını görmezden geldiler. Harekete geçmeyi reddederek
karmaşanın faturasının daha da kabarmasına yol açtılar.
Çünkü asıl hedef Suriye değil Türkiye'ydi.
15 Temmuz 2016'daki işgal ve darbe girişimiyle ortaya çıktı ki Suriye muhalefetine destek veren
Obama ve Biden'ın asıl amacı Esad değil Erdoğan'ı devirmekmiş. Bunu gördük.
Dolayısıyla Reis, kendisini darbeyle devirmek isteyen
Obama'lara ve Biden'lara gerçek bir devrim dersi verdi. Birini devirmenin nasıl yapılacağını uygulamalı olarak gösterdi. Boşuna
"İntikam soğuk yenen bir yemektir" dememişler.