Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Tekno-terör çağına giriş

Sesli dinlemek için tıklayınız.

İsrail'in Hizbullah'a yönelik çağrı cihazları ve telsizleri birer el yapımı bombaya dönüştürerek yaptığı toplu katliamlar, Gazze'deki soykırımın Lübnan'da siber terörizm ve tekno-terör stratejisiyle sürdürülmesinden başka bir şey değil.
Dolayısıyla İsrail'in tekno- terör saldırılarına yoğunlaşması, konvansiyonel katliamlarla devam ettirdiği soykırım stratejisiyle bölgesel hâkimiyet kuramayacağını görmesi anlamına geliyor. Geleneksel savaş yöntemleri yerine teknoloji ürünlerini kitle imha silahlarına dönüştürerek hedef seçtiği ülkeleri topluca cezalandırma yoluna başvuruyor.
Zira İsrail yeni stratejisiyle mevcut caydırıcılık dengesini değiştirmeyi, korku yaratarak kitlesel sivil kayıplar yoluyla halk ve askeri güçler arasında güven krizi oluşturmayı amaçlıyor.
Bu yöntem her açıdan yeni bir terör ve savaş modelidir. Siyonist rejim Lübnan ve Suriye'de market, araba, ev, banka, hastane, park, kamu kurumları ve sivillerin yoğun olduğu bölgelerde cihazları patlatarak Gazze'de 12 aydır geleneksel silahlarla sürdürdüğü kitlesel katliamları bu kez tekno-terörle ve siber silahlarla gerçekleştirdi.

***

Bir bakıma Gazze'de yaptığı gibi katliamlarını sivil halkın tamamına karşı yürüteceğini, Hizbullah savaşçıları ile sıradan insanlar arasında ayırım gözetmeksizin herkesi hedef alacağını ve aldığını dünyaya gösterdi. Nereden bakılırsa bakılsın bu yeni savaş konsepti soykırımın tekno-terör stratejisi ile sürdürülmesidir.
Öyle görünüyor ki yeni dönemdeki güç mücadelelerinde tekno-terör, İsrail'in ve Batı'nın en yaygın savaş taktiği olacak. Dolayısıyla bu saldırı tarzı mikro ve makro düzeydeki siber ve teknoloji destekli savaşlarda yeni bir çağa ve aşamaya işaret ediyor. Yüksek teknolojilerde kullanılan mikroçipler, yazılım ve donanımlar şimdiye kadar daha çok psikolojik harpte, sabotaj eylemlerinde, istihbarat toplamada, gizli bilgi, veri ve planları elde etmede kullanılıyordu.
Ne var ki İsrail'in son saldırıda patlayıcıları Hizbullah savaşçılarının kullandığı çağrı cihazları ve telsizlerin içine yerleştirip sonra bu aygıtları uzaktan senkronize bir şekilde patlattı. Yani fiziksel sabotajla siber saldırıyı birleştiren bir taktiği kullandı. Bu yöntem tekno-terör stratejisinde bir milat sayılıyor.

***

Böylece tekno-terör çağına girdik. Bundan sonra devletler tedarik zincirlerine özellikle de SİHA, jetler, savaş gemileri, denizaltılar ve füzeler için ithal edilen gelişmiş elektronik cihazlara; sağlık ve eğitimden boru hatlarına, ulaşımdan ev aletleri ve otomobillere kadar her tür teknolojik ürüne artık ulusal ve siber güvenlik kriterleriyle de bakmak zorunda kalacak.
Tekno-terör çağında ülkelerin intranetten yeraltı kablolarına kadar alternatif bir iletişim sistemi ve altyapısını devreye sokması da zorunlu hale gelecektir.
Fakat tekno-terör kartı her açıdan bir bumerang işlevi görecektir. Çünkü güvenliği ihlal edilmiş yüksek teknoloji ürünlerini kitlesel birer silaha dönüştürme imkânları sadece İsrail ve ABD'nin tekelinde kalmayacak. Diğer devlet ve örgütler de bu kabiliyete ulaşacaktır. O zaman İsrail ve destekçileri de tedarik hatlarını güvence altına almak zorunda kalacak. Dolayısıyla tedarik zinciriyle birbirine bağlı küreselleşmiş bir dünyada tekno-terör stratejisi herkes için küresel bir tehdide dönüşecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA