Avrupa ve ABD'deki seçimlerde 'müesses nizamı' temsil eden partiler ve siyasi sınıfların maruz kaldığı hezimet aslında küresel emperyal statükodaki derinleşen krizin artık geri dönüşü olmayan bir aşamaya geldiğini gösteriyor. Bu bakımdan tarihi bir siyasi dönüşüm sürecine tanıklık ediyoruz.
Birçok analist gibi Vatfor projesinin kurucu ortağı ve editörü Sergey Poletaev de Batı'daki mevcut durumu 'siyasi sistem krizi' diye niteliyor. Ancak şu eklemede bulunmayı da ihmal etmiyor: "Bu, buzdağının sadece görünen kısmı..."
Peki, nedir bu problematik? Her şeyden önce hegemonik ölüm döşeğindeki Batı artık içeriden gelen darbelerle de sarsılıyor. En başta liberal demokrasi anlayışını meşrulaştıran paradigma ve değerler dünyası hızla çözülüyor.
Çünkü Batılı paradigma, demokratik ilkelere dayalı seçimlerin eşit ve adil bir yarışın sonucu olduğuna ve gerekli sayıda seçmenin desteğini alan her parti veya düşüncenin iktidara gelebileceğine dayanıyordu. İnsanları bu propagandaya ikna ettiler.
***
Oysa durum hiç de manipüle ettikleri gibi değildi. Yani gücü elinde tutan sınıflar, aklı esen ve seçmenin desteğini alan siyasi sınıfların ülkenin müesses nizamını ve rotasını dört veya beş yılda bir değiştirmesine asla izin vermezdi. Nitekim hiçbir yerde vermediler de!***
Ne var ki liberal küresel sistemin bizzat kendisi artık çözüldüğü için onun empoze ettiği hileli seçim sisteminin ve demokrasi aldatmacasının da foyası dökülmeye başladı. Batılı liberal demokrasiler bu krizden büyük yaralar alacak. Yeni bir paradigmanın oluşması için öncelikle ideolojisi sağlam güçlü liderlerin ortaya çıkması gerekiyor.