Dünya ve insanlık kritik bir sınamadan geçiyor. Batı'nın hegemonyası sarsılıyor. Bir avuç şehirde yoğunlaşan, sanayi ve hizmetlere dayalı, sürekli genişleyen bir teknokratlar ve profesyoneller ordusu tarafından kontrol edilen neo-liberal küreselleşme artık raf ömrünü doldurdu.
Joel Kotkin'in de işaret ettiği gibi bürokratik teknokrasi, iklim despotizmi ve jakoben kimlik siyasetine dayalı tepeden inmeci modernleşme anlayışı tersine döndü.
Batılı paradigmanın empoze ettiği liberal değerler yerine dünya artık korona pandemisi ile enerji ve gıda krizlerinin tetiklediği jeopolitik ihtiyaçlara göre bloklaşıyor.
Bir bakıma 'neo-liberal piyasa uygarlığı' yerine başını Türkiye, Çin, Rusya ve Hindistan gibi yükselişteki aktörlerin çektiği çok kutuplu yeni bir dünya kuruluyor. Nitekim şu an yükselişte olan Batı değil yeni bölgesel güçler ve bloklardır. Son 20 yılda, G7 ülkeleri (Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve ABD) tarafından kontrol edilen dünya ekonomisinin payı yüzde 65'ten yüzde 44'e geriledi. Bugün Çin, neredeyse ABD, Japonya ve Almanya'nın toplamı kadar mal üretiyor.
Satın alma gücü açısından, Küresel Güney ağırlıklı BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) toplam zenginliği G7'ninkini geçiyor. Yeni gerçekler zenginlik ve gücün coğrafyasını da değiştiriyor.
***
Peki, Batı için ters giden neydi, nerede hata yaptılar? ABD liderliğindeki Atlantik dünyası üç temel konuda hata yaptı. Bu üç hatanın ilki ekonomik ve endüstriyel istikrar dengesinin bozulması... İkincisi demografik değişimin yani insani kaynağın potansiyel rolünün göz ardı edilmesi... Ve son olarak jeo-kültürün de en az jeo-ekonomik sermaye kadar ihtiva ettiği kritik değerin algılanamaması...***
Üçüncü sorun ise Batı'nın kültürel erimesidir. Bunun nedeni de Batılı elitlerin kendi toplum ve değerlerine karşı bir kültür savaşı yürütmesidir. Ulusal geleneği açıkça hor görüyorlar. Bu yüzden 18 ila 29 yaş arası Batılı gençlerin üçte ikisi vatanseverliğin demode bir değer olduğuna inanıyor. Batılı seçkinlerin ırk, toplumsal cinsiyet ve iklim konusundaki despotik tutumları, ulusal aidiyet şuurunu zedeliyor.