Ukrayna'da olup bitenlere dair Batı'dan dünyaya empoze edilen dezenformasyon bulutları yavaş yavaş dağılıyor. Zira ne NATO, AB ve ABD destekli Ukrayna ordusunun 'Bahar Taarruzu' ne de Rus lider Putin'in siyasi prestijini hedef alan Wagner darbesi istenilen sonucu veremedi.
Batı'nın dışarıdan ve içeriden yaptığı son saldırıları maharetle karşılayan Putin ise ilk karşı hamlesini Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması'nı askıya alarak yaptı. Küresel çapta gıda krizini tetikleyen bu adıma karşı BM nezdinde dünya alarma geçti.
Paniğe kapılan AB ve ABD sabah akşam Sayın Erdoğan'a krizi çözmek için 'tekrar liderlik rolünü üstlenmesi' çağrısında bulunuyor. Fakat Putin'in bu yeni adımı enerjide olduğu gibi öncelikle Avrupa ülkelerini hedef alan 'gıda krizini' tırmandırmakla sınırlı kalmayacak.
Mühimmatı biten ABD ise Ukrayna'ya kullanımı savaş suçu sayılan misket bombaları ve F-16'lardan sonra şimdi de 300 km menzilli ATACMS taktik füzelerini sevk ederek savaşı daha da derinleştirmeye çalışıyor. Bunun da bir sonuç vermeyeceği anlaşılıyor. Çünkü savunmada kalıp Ukrayna ve ABD'nin saldırılarını pek de etkilenmeden savuşturan Putin'in bir endişesi yok. Ukrayna cepheye sevk edecek asker ve cephane bulmakta zorlanırken Rusya silah ve savaşacak asker açısından devasa avantajlara sahip.
***
Dolayısıyla anlaşmaya karşı çıkan Ukrayna'nın çırpınışları ne kadar uzarsa bu yaz sonunda veya sonbahar başında Rusya'nın kendi saldırısını başlatmak için güç kazanmaya devam etme şansı da o kadar artıyor.***
Bunu gören Putin ise kangrene dönüşen krize yeni bir askeri hamleyle son neşteri vurmayı planlıyor. Zira Batı'nın propagandası çöktü. Daha mart ayında, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Batı'nın yeniden donattığı Ukrayna ordusunun 'Bahar Saldırısı'nın başarıyla sonuçlanacağından bahsediyordu. İngiltere'nin eski genelkurmay başkanı General Richard Dannatt ise saldırının çok başarılı olacağını ve hatta bu saldırı sayesinde Putin'in Kremlin'den 'süpürülebileceğini' öne sürecek kadar ileri gitmişti.