Batılı akla esir düşenlere rağmen Türkiye bugün alternatif bir tahayyül üretebilen ve bunu her geçen gün pratiğe dökebilen dinamiklere sahip. Ülkesine karşı mevzi savaşı verenlere inat bu halk, özgürlüğünü ve tarihini adım adım inşa ediyor.
Anadolu halkı, Sayın Erdoğan'a sahip çıktığı için Türkiye'yi topyekûn cezalandırmaya kalkan emperyalist sinik aklı iyi tanıyor. Ve bu aklın ağulu hançerine dönüşenleri de.
Nitekim 14 ve 28 Mayıs'taki seçimlerden sonra hem emperyal 'üst akıl' hem de onların içimizdeki taşeronları Türkiye'deki 'kurucu siyasi iradenin nasıl bir metanete dönüştüğünü' bir kez daha acıyla tecrübe etti.
İki asırdır bu toprakları hamur gibi yoğurup halkını A'dan Z'ye dönüştürmek için her tür senaryoyu deneyenlerin elleri yine boş kaldı.
Her mücadelenin en nihayetinde 'etkiye bir tepki' olduğunu bir türlü hesap edemiyorlar. Öyleyse biz bir kez daha hatırlatalım: Çatışma, direniş ve değişimin eksenini artık dışarıdan dayatılan reçeteler değil milletin öz iradesi tanımlıyor. Bu yüzden ülkemizin yeniden dirilişini durduramıyorlar.
***
Yani Türkiye içeride ve dışarıda Batı'nın tehdit algısını ve empoze ettiği kirli reçeteleri reddederek hem küresel ve bölgesel sistemi hem de kendini dönüştürüyor.***
Batı'nın Yeni Türkiye'yi Osmanlı ile vurma hamleleri de akamete uğratıldı. Çünkü Osmanlı bir sömürge imparatorluğu değildi, fütuhatçıydı. Küresel stratejisi "ila-yı kelimetullah"tı. Ayak bastığı her yeri yurt edinen ve orayı vatan kabul eden bir siyasa (policy) izliyordu.
Vatan anlayışı Batılı narkotik kavramlarla bulanıklaşanların havsalaları işte bu yüzden Edirne ile Aden, İzmir ile Trablus, Antep ile Halep, Trabzon ile Beyrut, Erzurum ile Musul arasında bir fark olmadığını kavrayamıyor.
Aktüel Türkiye ile Tarihi Türkiye (Osmanlı) arasındaki bağı kavrayamayanlar bu millete asla yön veremez.
Yunan'a ve Roma'ya nasıl sadece Grekler ve İtalyanlar değil bütün Batı sahip çıkıyorsa benzer şekilde Yeni Türkiye'nin temsil ettiği Osmanlı evrenselliğine de İslam âlemi dışındaki diğer ülkeler de büyük bir teveccüh gösteriyor.
Bu da Osmanlı kozmopolitanlığının çağdaş versiyonu diyebileceğimiz Türkiye Birleşik Devletleri (United States of Türkiye) şeklindeki yeni jeopolitik formu her geçen gün biraz daha kuvveden fiile geçiriyor.
Haliyle Türkiye'ye sadece Batı'nın Ortadoğu'daki stratejik kaldıracı veya bağımlı değişkeni olarak bakan emperyalist akıl ile İttihatçı zihniyeti hafakanlar basıyor.
Fakat cin şişeden, ok yaydan çıktı bir kere. Bu saatten sonra kimse artık ne Osmanlı'nın şanlı mirasını lekeleyebilir ne de bu 'asabiye'ye sahip çıkan Yeni Türkiye'yi durdurabilir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz