Eskinden dünya coğrafyası yedi iklimden oluşurdu. Buna 'heft kişver' yani 'yedi iklim' denirdi. Bu iklimler de Hind, Arabistan, Çin, İran, Afrika, Türk ve Rûm (Batı) diyarlarından oluşuyordu.
Son dört yüzyıldır dünyanın diğer iklimlerinin renkleri birer birer silindi.
Batılı iklim adeta dünyanın bütün kıtalarına hükmeder oldu.
Fakat bu yüzyılda Batı'nın kurduğu 'piyasa uygarlığı' diye bilinen bu küresel düzen artık her yerinden çözülüyor.
Dünya çok iklimli ve çok kutuplu eski günlerine doğru ilerliyor.
Bu değişimde en büyük paylardan biri de kuşkusuz Başkan Erdoğan'ın liderlik ettiği Yeni Türkiye'nin.
Zaten Batılı analistler, Rus lider Vladimir Putin ve Çin lideri Şi Cinping ile beraber Sayın Erdoğan'ı çok kutuplu yeni küresel düzeninin üç kurucu siyasi liderinden biri olarak görüyor.
***
Hâliyle hem eski hem de yeni dünyanın kilit ülkesi konumundaki Türkiye'de gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilgi de küresel çaptaydı.
Deyim yerindeyse
yedi iklim dört kıta ülkemizdeki seçimleri nefesini tutarak izledi.
Bu bağlamda Türkiye'deki seçimler sadece ülkemiz için değil dünya için de bir
kader günüydü.
Nitekim 28 Mayıs'taki zaferden sonra dünyanın dört bir yanındaki
liderlerden art arda gelen tebriklerle farklı ülkelerde sokağa dökülen halkların coşkulu kutlamaları, küresel çaptaki 'Erdoğan efsanesi'ni daha da perçinledi.
Artık uluslararası siyasette
küresel bir markaya dönüşen Sayın Erdoğan, 'Yeni Türkiye'yi dünyanın her alanda
'rol modeli' haline gelen bir aktöre dönüştürüyor.
Unutmayalım ki 14 ve 28 Mayıs'ta dünyaya
demokrasi dersi veren
Türk halkı, şeffaf ve adil bir şekilde gerçekleşen seçimlerdeki yüksek katılımıyla Batı'nın Sayın Erdoğan hakkında devreye soktuğu
'diktatör yaftası'nı da tuzla buz etti.
***
Başkan Erdoğan'ın efsanevi performansı sadece siyasi alanda değil askeri, kültürel ve iktisadi cephelerde de küresel statükoda gedikler açmaya ve
emperyal merkezin pençesindeki ülkelere ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Bu da
İbn-i Haldun'un lider odaklı ve
Anadolu irfanının 'asabiyesi'ne dayalı
diyalektik mahiyete sahip iki ayaklı
toplumsal tarih teorisinin hiç aksamadan her açıdan 'Yeni Türkiye'de hayat bulduğu anlamına geliyor.
İşte bu iki dinamik, bugün Kişver-i Rum'un tahtını sallıyor.
Batılı ülke liderleri bile artık Erdoğan efsanesi karşısında birer birer geri adım atıyor.
Sadece Doğu değil Batı da
küresel diplomaside ve krizlerde kilit aktör haline gelen Sayın Erdoğan'a umut bağlamış
hâlde.
Bu da dünyanın ihtiyaç duyduğu
Osmanlı evrenselliğinin Türkiye Yüzyılı adı altında yeniden
'neşv ü nemâ' etmesine yol açacaktır.
Böylece
Batı'nın saltanatını sarsan Yeni Türkiye sayesinde dünya da özlemini
çektiği yedi iklime yeniden kavuşacaktır.