Ukrayna'da 270'inci gününe giren savaşta ilginç gelişmeler yaşanıyor. Daha çok Anglo-Sakson tandanslı Batılılar ve bizim kimi yerli Batıcı kalemlerimiz Rusya'nın Herson'dan çekilmesine dayanarak sınır tanımayan bir cevvallik gösteriyor.
Alman filozof Hegel'in diyalektik anlayışını tanımlayan ifade ile dile getirirsek karşımızdaki tablo her açıdan 'Ne ise o olmamak ve ne değilse o olmak' gayreti içindeki insanların trajedisine işaret ediyor.
Ortada derin bir paradoks var. Eğer Rusya kaybediyorsa başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler neden Ukrayna lideri Volodimir Zelenski'ye 'barış ve uzlaşı' baskısında bulunuyor.
Hatta Amerikan kartel medyasında Joe Biden'ın Zelenski'yi 'kavga taraftarı ergen' tavrını bırakması için perde arkasından tatlı-sert şekilde terbiye etmeye çalıştığına dair haberleri bile gördük.
Buna ek olarak G20, ASEAN ve APEC gibi son günlerdeki hangi uluslararası zirveye baksak bütün sonuç bildirgelerinde hep Ukrayna'daki savaşın artık sonlanması gerektiği ve bir uzlaşının sağlanmasının aciliyet arz ettiği yönünde kararlı bir tutum dikkat çekiyor.
Rusya karşıtlığında militan bir tavır sergileyen Polonya bile CIA Başkanı William Burns'ün ziyaretinden sonra esnemek zorunda kaldı. Sadece Estonya, Letonya ve Litvanya gibi üç küçük Baltık ülkesi, savaşın bir NATO-Rusya çatışmasına dönüşmesini istiyor.
***
Şahin cephenin diğer aktörleri ise kuşkusuz İngiltere ve Zelenski. Fakat ABD'nin geri adım atma kararı bu aktörleri de frenlemeye başladı. Nitekim ABD Başkanı Biden, Polonya'ya yönelik
füze provokasyonunu deşifre etmek zorunda kaldı.
Ne var ki bu şahin kesimleri durdurmak çok zor. Hâlâ küresel alandaki jeopolitik, askeri, ekonomik ve diplomatik dinamikleri yok sayarak zafer şarkıları söylüyorlar.
Fakat
emperyalist makyajlar artık dökülüyor. Rusya'nın Ukrayna çıkışı emperyal merkezi bozguna uğratmış durumda.
Unutmayalım ki Putin'in Ukrayna'daki asıl hedefi askeri zafer veya toprak ilhakları değildi. Asıl amaç siyasi olarak
Atlantik'in küresel hegemonyası ile
Euro- Atlantik'teki statükoyu sarsmaktı.
Başardı da. Üstelik
Wagner'in paramiliter güçleri ve Çeçen lider Kadirov'un milisleriyle yaptı bunu. Daha
düzenli Rus ordusunu devreye sokmadan. Nitekim
CNN bile ABD'nin silah stoklarının tükendiğini yazıyor.
***
Dolayısıyla Rusya'nın silah stoku, insan gücü ve
hipersonik füzeleri karşısında çaresiz kalan ABD ve müttefikleri cephedeki askeri bozgun yanında
küresel alanda da ekonomik ve diplomatik bozguna uğradılar.
Rusya'yı izole etmeyi amaçlayan
ekonomik savaş ters tepti. Yaptırımlar
Avrupa'daki
gıda ve enerji krizini had
safhaya taşıdı.
Avrupa halklarındaki derin öfke, iktidarların geleceğini ve
ABD'nin kıta ile ilişkilerini tehdit ediyor.
Macaristan'a katılan Hollanda yaptırımları tanımadığını açıkladı. Enerji krizleri derinleşen
Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkeler Zelenski'nin fantezilerine artık prim tanımıyor. Herkes barış ve uzlaşı istiyor.
Haliyle Rusya'ya karşı istediği ittifakı Avrupa'da sağlayamayan ABD benzer bir bozgunu Batı dışı dünyada da yaşadı.
Çin, Hindistan, Türkiye, Brezilya ve S. Arabistan gibi ülkeler ABD'nin Rusya karşıtı hamlelerine destek vermedi.
Ukrayna'daki savaşa desteğin
küresel gıda ve enerji krizini daha da derinleştireceği uyarısında bulunan Batı dışı dünya
her platformda ABD'ye basıncı artırıyor.
Ayrıca tahıl anlaşması ve Herson'dan çekilme gibi barışa kapı aralayan hamleler Anglo-Saksonların
Putin'i şeytanlaştırma çabalarına da ağır darbeler indirdi.
Netice itibarıyla dünyadan gelen ihtarı gören ve müttefiklerinden bile istediği desteği alamayan ABD şimdi
mecburen Rusya ile diyaloğa geçmek zorunda kaldı.
Yani
Rusya'yı dünyadan izole etmeye çalışan ABD eğer savaşta ısrar ederse
bizzat kendisi küresel tecrit riskiyle karşı karşıya kalacak.