Küresel siyasetin ajandasındaki krizlere baktığımızda temel meselenin bir anlaşma ve iletişim aracı olan kelimelere farklı anlamlar yüklenmesinden kaynaklandığını görüyoruz. Derscartes'in de işaret ettiği gibi "Şayet filozoflar arasında kelimenin anlamı hakkında sürekli bilgi hâkim olsaydı onlar hemen hemen bütün anlaşmazlıkları ve tartışmaları bir yana bırakırdı."
Benzer bir durum şu anki yöneticiler için de geçerli. Fransız düşünür Buffon boşuna 'Le style est I'homme meme/üslup, insanın bizzat kendisidir" dememiş. Bu bağlamda özellikle ABD'nin stratejik lügatine, kullandığı kelimelere ve jeopolitik üslubuna bakınca nasıl bir emperyalist nobranlıkla karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya bile gerek yok.
Erasmus'un cesaret, erdem ve adalet mefhumlarının propagandasını yapan ABD gerçekte ise cinnete methiyeler düzen Makyavelist bir aktördür. Nitekim 12 Ekim'de yayımlanan 48 sayfalık Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD'nin amacı için her türlü aracı, ilkesizliği ve ahlaksızlığı meşru gören bir yöntem izleyeceğini de dünyaya ilan ediyor.
***
Hint-Pasifik Dış ve Güvenlik Politikaları Programı Başkanı
John Hemmings, Pasific Forum sitesinde yazdığı analizde 1994'ten 2022'ye kadar yayımlanan ulusal güvenlik strateji belgelerinde ABD'nin kullandığı kelimeleri incelemiş. Yeni belgedeki kelimeler bir anlamda
yeni soğuk savaşın da ideolojik silahları olarak öne çıkıyor.
ABD Başkanı
Joe Biden'ın 2022 tarihli belgesi ile
B. Clinton'ın 1994, G. W. Bush'un 2002 ve D. Trump'ın 2017'de yayımladığı ulusal güvenlik belgelerinde
"Çin, Rusya, Avrupa, demokrasi, özgürlük, serbest ticaret ve terörizm" gibi kelimeler bazen rekor sayıda
tekrarlanırken bazen de geri plana itilmiş
görülüyor.
Örneğin, önceleri beş altı kez geçen
'Rusya ve Çin' kelimeleri son belgede birinciliği almış.
Rusya 71 kez
Çin ise 54 kez tekrar ediyor.
'Terörizm' kelimesi 1994'te 17, 2002'de 32, 2017'de 12 kez anılırken 2022 belgesinde 14 kez yineleniyor.
Diğer belgelerde
'Avrupa' sözcüğü başköşede yer alırken 2002 ve 2017 belgelerinde 16'ya kadar düşmüş. Son belgede 35 kez anılıyor.
'Demokrasi' kelimesi de 1994'te 57 ile rekor kırarken 2002'de 14, 2017'de 6 kez anılmış, 2022'de ise 38'e ulaşmış.
Yeni kelimelerden
'Hint-Pasifik' önceki belgelerde hiç yer almazken son belgede 43 kez tekrarlanıyor. 1994'te 6, 2002'de 9 ve 2017'de 25 kez anılan '
teknoloji' kelimesi 2022'deki belgede 41 kez geçmiş.
1994 ve 2002'de hiç anılmayan
'siber' kelimesi 2017'de 46, 2022'de ise 32 kez
vurgulanmış.
***
Dolayısıyla 20 kez ve daha üzeri tekrarlanan kelimeleri temel aldığımızda
yeni Amerikan grand stratejisinin lügati şöyle şekilleniyor... Hint-Pasifik (22), Siber (32),
Avrupa (35), demokrasi (38), teknoloji (41) Çin (54) ve Rusya (71).
Son strateji belgesinde de görüldüğü üzere Amerika'nın yeni dünyası işte 7 kelimelik bu lügatten ibaret.
Yeni dönemde diğer bütün kavram ve ilkeler bu kelimelerle ilişkilerine göre değer kazanacak veya kaybedecek.
Haliyle
28 yıllık süreci kapsayan bu dört farlı belgedeki kelimeler bize ABD'de hangi parti olursa olsun devletin temel stratejisinin aynı kaldığını ve farklı siyasi kimliklerine rağmen
bütün başkanların aynı stratejiyi harfiyen uyguladığını gösteriyor.
Yani partiler ve başkanlar değişse de Amerika'nın grand stratejisi değişmiyor. Değişen şey bu hedeflere hangi kelimelerle ulaşılacağına dair devreye sokulan
Makyavelist üslup oluyor.