Enerji krizi ve tedarik zincirindeki sorunların tetiklediği küresel enflasyon dalgasının en fazla etkilediği ülkelerden biri de ABD. Pandemi salgını ve tedarik kriziyle birlikte Çin'e ve ardından Ukrayna sorunu üzerinden de Rusya'ya karşı hem psikolojik hem ekonomik savaş başlatan Amerikan yönetimi, geldiğimiz aşamada bir bakıma kendi kazdığı kuyuya düşmüş görünüyor.
Benzin fiyatları şimdiden Amerikan halkı tarafından ikinci Kovid pandemisi olarak niteleniyor. Nedeni de fahiş enerji fiyatlarının halkı evlerine hapsetmesi. Haliyle enerji krizi de tıpkı pandemi gibi sosyal izolasyona zorluyor insanları. Bu kez sağlık nedeniyle değil ekonomik saiklerden dolayı toplumsal tecrit söz konusu.
'Bidenflation' lakabı takılan ABD Başkanı Joe Biden'ın yüzde 50 oranında artan benzin fiyatlarının suçlusu olarak Rusya'nın Ukrayna operasyonunu göstermesi cinliğine Amerikan kamuoyu pek prim tanımıyor. Enerji arzında dünya lideri olan ABD'nin iç talebi karşılayamamasının sorumlusu olarak halk yeşilci takılan Biden'ın fosil yakıtlara karşı yürüttüğü kampanyayı gösteriyor.
***
Örneğin Biden'ın Keystone boru hattını iptal etmesi ABD'ye 11 bin istihdam kaybına, 1.6 trilyon dolar zarara ve günde 700 bin varil petrolden mahrumiyete mal oldu. Kanada'nın Alberta eyaletinden ABD'de Nebraska'ya kadar inen 1900 kilometrelik Keystone petrol boru hattının inşaatı, Haziran 2021'de Joe Biden'ın proje ruhsatını iptal etmesinden sonra tamamen durdurulmuştu.
Biden kampanyası sırasında çevreye zararlı diye fosil yakıt teknolojisine yatırım yapmayacağını ve kamu arazisinden geçen boru hatlarına izin vermeyeceğini açıklamıştı. Barack Obama ve Biden'ın iktidara geldiği 2008'de başlayan umut ve değişim rüzgârları yerini belirsizliğe ve resesyona bırakmış durumda.
İç ve dış politikadaki krizler nedeniyle Amerikalıların nefret objesi haline gelen Biden yüzünden en düşmanları bile Donald Trump'ı mumla arıyor.
ABD halkı küreselci Biden'ın liberal ve çevreci vaazlarını dinlemekten bıkmış halde. Özellikle de demokrasi ve özgürlük havariliğine soyunan Biden'ın Çin, Rusya ve Türkiye gibi aktörlerle mücadeleyi uluslararası otoriter eksenle savaş şeklinde meşrulaştırma gayretlerine pek inanan yok.
***
Çünkü halk asıl tehdit olarak Çin ve Rusya'yı değil Biden'ın ikiyüzlü ve sahte neo-liberalizmin krizlere yol açan politikalarını görüyor. Zira Almanya'nın bile kömüre döndüğü bir dönemde yeşil emperyalizmin çevreci argümanları bütün inandırıcılığını yitiriyor.
Zira Amerikan halkı Biden'ın şövalyeliğine soyunduğu demokrasilerle otokrasiler arasındaki küresel mücadeleden çok son 40 yılın rekorlarını altüst eden enerji fiyatlarına, füze gibi tırmanan enflasyona ve hızla düşen refah seviyesine bakıyor.
ABD'nin Obama döneminde Çin, Rusya ve Türkiye gibi yeni dünyanın yükselen güçlerine yönelik başlattığı İkinci Soğuk Savaş hamlesi ağır bir felaketle sonuçlanmış halde.
Retorik kurnazlıkla hakikati değiştirme gücü kalmayan ABD'nin dünya krallığı iddiası ile birlikte diğer bütün projeleri de akamete uğramış görünüyor.
Netice olarak Sorosçu küreselcilerin postmodern numaralarla hayata geçirdiği Biden projesi fiyaskoyla bitti. Bu nedenle ABD'de bütün gözler yeniden anti-küreselci Donald Trump'a yönelmiş durumda.