ABD'nin savaş çığırtkanlığı ve provokasyonu sonuç vermedi. Batı'nın oyununa gelmeyen Rusya, Ukrayna sınırındaki birliklerini geri çekmeye başladı.
Talimat bizzat Rusya lideri Vladimir Putin'den geldi.
Ukrayna krizinde savaş totosu oynayan ABD ve İngiltere ise resmen dünya kamuoyunda trajikomik duruma düştüler. Hâlâ da kuyruğu dik tutma derdindeler.
ABD Başkanı Joe Biden da İngiltere Başbakanı Boris Johnson da birliklerini çekmesine rağmen Rusya'nın Ukrayna'yı işgal riskinin hâlâ devam ettiğini söylüyor
Geldiğimiz aşamada Biden, Rus lider Putin ile Ukrayna sorununu diplomasi yoluyla çözme konusunda mutabık kaldıklarını açıkladı.
Bu beyan, ABD ve müttefiklerinin Ukrayna'da 2013'ten sonra 2022'de de kaybettikleri anlamına geliyor.
Çünkü 'Ukrayna krizi' şeklinde nükseden sorun aslında NATO'nun genişleme süreci ile Euro-Atlantik güvenlik sisteminin geleceğine dair ABD ile Rusya arasındaki mücadeledir. Bu mücadelede Rusya, ABD karşısında ikinci kez başarı sağlamış görünüyor.
***
Bu bağlamda ABD Başkanı'nın yanına İngiltere'yi de alarak Avrupa'yı Rusya'ya karşı tek cephede toplama projesi daha şimdiden hezimetle sonuçlandı. Fransa ve Almanya gibi kıta Avrupası'nın lokomotifi konumundaki aktörler Ukrayna krizinde ABD ve NATO'yu dışarıda tutan çözüm sürecini destekledi.
Krizle ilgili görüşme maratonunda Avrupalılar, ABD'den çok Rusya'nın çizgisine daha yakın bir tavır sergiledi. Bu tablo, daha önce de dile getirdiğimiz Finlandiya modelinin Ukrayna krizinde de devreye gireceğini gösteriyor.
1948 yılında SSCB ile dostluk anlaşması imzalayan Finlandiya, siyasi olarak Batı yanlısı liberal demokratik bir rejime sahip olmasına rağmen askeri olarak eskiden SSCB'nin şimdi ise Rusya'nın güvenlik endişelerini gözeten bir savunma sistemini benimsiyor.
Bir bakıma Rusya faktöründen dolayı dış politikada tarafsız bir strateji izliyor Finlandiya. Bu nedenle de AB üyesi olmasına rağmen Finlandiya'nın NATO'nun genişleme projelerinde adı bile geçmiyor
Dolayısıyla birçok Finli uzman başta olmak üzere Batılı analizciler Ukrayna krizi için en makul ve rasyonel çözümün Finlandiya modeli olduğunu savunuyor.
Diğer bütün seçenekler Avrupa'nın savaşa sürüklenmesi ve ABD öncülüğündeki kaosun Baltık, Karadeniz ve Doğu Avrupa'yı cehenneme çevirmesi anlamına geliyor.
***
İşte bu yüzden Ukrayna'da olanlar Ukrayna'da kalmayacak. Finlandiya modeli önümüzdeki süreçte sadece Ukrayna'nın değil Hazar'dan Baltık'a ve Baltık'tan Akdeniz'e uzanan hat arasındaki Doğu Avrupa, Balkanlar ve Karadeniz'deki siyasi ve askeri güç haritasını yeniden biçimlendirecektir.
Zira Rusya, Soğuk Savaş sonrası oluşan ABD tekelindeki Avrupa güvenlik mimarisinin değişmesini istiyor.
Putin'in amacı ABD yanında Rusya ile Avrupa'nın ortak çıkarlarını da gözeten yeni bir Euro-Atlantik güvenlik sistemi inşa etmek.
Bu yeni hedefin gerçekleşmesinde Ukrayna pilot bölge işlevi görecek. Bundan sonraki süreçte gözler Ukrayna'nın hangi yöntem ve garantilerle 'Finlandiyalılaştırılması'nda olacak.
Burada Fransa ve Almanya'dan daha fazla ağırlığa sahip ülkelerden birinin de Türkiye olacağı görülüyor. Hatta yeni Ukrayna'nın ve yeni Euro-Atlantik sisteminin kaderi bir bakıma Rus lider Putin'in Ankara ziyareti sonrasında daha da netleşecek.
Bu ziyaretten sonra Türkiye'nin Atlantik sistemini yeniden şekillendirecek olan Ukrayna'daki krizin çözümüne yönelik yol haritasındaki ağırlığı daha da pekişecek.
Zaten Kiev yönetiminin Donbass bölgesi gibi Ukrayna'nın geleceğini belirleyecek sorunların çözümüne dair tarihi toplantılara İstanbul'da devam edilmesi yönündeki irade beyanı da Türkiye'nin yeni süreçteki etkin rolüne işaret ediyor.