Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son dönemlerdeki konuşmalarında söze hep "Büyük ve güçlü Türkiye'ye hiç olmadığımız kadar yakınız" demesi boşuna değil.
Zira korona salgını daha şimdiden küresel güç haritalarında köklü kırılmalara yol açtı. Önümüzdeki süreçte koronanın artçı jeo-politik sarsıntılarının daha fazla ekonomik, politik ve sosyo-kültürel devrimlere yol açması ise mukadder görünüyor.
Zaten salgın öncesi küresel sistem tıkanma noktasına gelmişti. Atlantik dünyası uzatmaları oynuyordu. Hegemonik güç yarışının yeni merkezi olmaya başlayan Asya ülkeleri, pandemide Avrupa ve ABD'den daha başarılı bir performans sergiledi.
Kovid-19 küresel ekonomideki hiyerarşiyi yıkarken Çin, Türkiye ve Güney Kore gibi ülkeler istikrarlı siyasi liderlikleriyle, sağlık ve ekonomideki güçlü altyapılarıyla krizden başarıyla çıktı. Avrupa ve ABD ise krizin kaybedenleri oldu.
Özellikle Türkiye'nin korona sonrası süreçte küresel ekonominin yeni merkezlerinden biri olması çok da uzak bir ihtimal değil. Güvenilir, iyi eğitimli ve genç iş gücü yanında Afrika, Asya ve Avrupa kıtaları arasında sahip olduğu lojistik bağlantı ve stratejik konumuyla Türkiye, yeni tedarik zincirinin ve dolaysıyla yeni küresel ekonomi politiğin vazgeçilmez burçlarından biri olarak görünüyor.
Bu da haliyle dünyanın yüzünü korona sonrası yeni küresel sistemin en güçlü aktörleri olarak öne çıkan Çin, Rusya ve Türkiye'ye daha fazla çevirmelerine yol açıyor.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Unutmayalım ki 1929'daki Wall Street Krizi (Büyük Buhran) ile başlayan süreç ABD'de yeni bir toplumsal sözleşme ile aşıldı. Sadece ABD'yi değil dünyayı da dönüşüme uğratan Büyük Buhran'ı 1945'te sonlanan II. Dünya Savaşı ve sonrasındaki Soğuk Savaş şartları izledi.
***
Korona başladıktan sonra Downing Street No: 10'daki İngiliz kabinesine brifing veren ABD'deki Yahudi lobisinin bir numaralı analistlerinden Robert Kagan, "Kovid-19 öyle görünüyor ki tarihte yeni bir sayfa açacak" demişti.