ABD'nin en temel paradoksu dünyayı anlamak yerine anlamlandırmaya çalışması yani yeryüzünü vesayetine almaya yeltenmesidir. Beyaz Saray, Pentagon, Dışişleri, CIA, düşünce kuruluşları ve üniversitelerde geliştirilen kolonyal zihniyetle malul kurguları, hakikat diye başka ülkelere dayatan ABD artık çaptan düşmeye başladı.
Kendi vatandaşlarını bile vahşi bir şirket kapitalizmiyle sömüren Amerikan devletinin küresel ve ulusal meşruiyet krizi giderek derinleşiyor. Çok uluslu kartellerin çıkarlarını 'nomos of earth' diyebileceğimiz birer 'yeryüzü yasasına veya devletine' çeviren ABD'nin trajedisi bu nedenle her geçen gün daha da artıyor.
Haliyle yeni başkan Joe Biden yenilmiş ve müttefikleri tarafından dahi önemsenmeyen bir 'Imperium Americana' enkazı devraldığının farkında. Yemin içtikten sonraki ilk konuşmasını Pentagon yerine dışişlerinde yapması bunun göstergesi.
Konuşmada en dikkat çekici husus Donald Trump dönemindeki Rusya ve Çin'i düşman gören anlayışın Biden'ın retoriğiyle 'rakibe' dönüşmesiydi.
Bir anlamda ABD, Rusya ve Çin'e diş geçirmeyeceğini kabul etti. Sadece Rusya'ya karşı biraz 'cesaret' sergiledi.
***
'Amerika geri döndü, diplomasi geri döndü' mesajıyla kuyruğu dik tutmaya çalışan Biden, ABD'nin tantanalı ihtiraslarını diplomasiyi her alanda devreye sokarak hayata geçireceğini vaat etti.***
Zaten dünya ABD'nin Çin, Rusya ve Türkiye'yi durduramayacağını gördü/ görüyor. Bu nedenle Almanya, İtalya, İspanya ve İngiltere bu yeni realiteye göre politika belirliyor. Şaşaalı günler sona eriyor. ABD'nin eski İsrail elçisi Martin Indyk bile ülkesinin fiyakalı ihtiraslarını artık bir kenara bırakmasını söylüyor. Profesör Mara Karlin ile Obama'nın dışişleri bakan yardımcılarından T. C. Wittes da ABD'nin Ortadoğu'daki azabının her geçen gün arttığına dikkat çekiyor.