Joe Biden'ın ABD'de iktidara gelmesinden sonra Amerikancılık yarışı yeniden start aldı. Dünyanın dört bir yanındaki Amerikan gramofonlarından gelen çatlak sesleri duymamak mümkün değil.
Sadece küresel iflasın eşiğindeki Avrupa'nın değil siyasi sefalet içindeki muhalefetimizin de bitleri gözle görülür biçimde kanlanmaya ve özgüvenleri yükselmeye başladı. Siyasilerden akademisyenlere, stratejik kuruluşlardan finans kartellerine uzanan geniş bir yelpazedeki aktörlerin Türkiye, Rusya ve Çin eksenindeki yeni küresel merkezi boğma umutları daha da bilenmiş durumda. Örneğin Almanya Cumhurbaşkanı Frank- Walter Steinmeier, Biden'ın 3 Kasım'daki seçimleri kazanmasından sonra yayımladığı mesajında "Atlantik'teki liberal demokratik ittifakı yeniden birleştirmeli ve Batı'yı yeniden bir araya getirmeliyiz. Eğer bunu yapamazsak o zaman farklı bir küresel sistem arayışına gireriz" demişti.
Önceki gün de Amerikan kamu politikasının Avrupa kıtasındaki en etkin organlarından olan Marshall Fund, bir rapor yayımladı. 14 kişilik 'transatlantik görev gücü'nün hazırladığı rapor bir anlamda ABD'nin yeni dönemde izleyeceği siyasetin yol haritasını çiziyor.
Buna göre Biden liderliğindeki Batı, önümüzdeki süreçte altı stratejik hedef için ortak hareket edecek. Üzerinde uzlaşılan başlıklar ise şöyle... 1) Pandemi, 2) Ekonomi, 3) İklim, 4) Çin, 5) Teknoloji ve 6) Güvenlik.
***
Öyle anlaşılıyor ki Çin askeri açıdan değil daha çok ekonomik ve teknolojik yönden saldırıya uğrayacak ve Pekin'e karşı ticari savaş kaldığı yerden sürecek. Güvenlik başlığında ise Rusya'nın hedef alındığını görüyoruz. Avrupa'nın özellikle NATO üzerinden yeniden Rusya'ya karşı örgütleneceği yeni bir aşama devreye giriyor. Bu iki başlıkta da bütün gözler Türkiye'nin üzerinde. AB ve ABD, Rusya ve Çin'e karşı verecekleri savaşta Türkiye'yi bir akıncı güç ve koçbaşı olarak kullanmak istiyor. Teşviklerle ikna edemedikleri Türkiye'ye karşı Atlantik'in her iki yakasında Doğu Akdeniz'deki sondaj ile S-400 füzeleri bahanesiyle eş zamanlı devreye sokulan yaptırım siyaseti bunun göstergesi.
Türkiye'yi yanına çekemeyen Batı'daki siyasi, ekonomik ve stratejik darboğazın daha da derinleşeceğine işaret eden uzmanlardan biri de İtalyan jeo-politikçi Francesco Sisci.
Pekin'deki Çin Halk Üniversitesi'nde dersler veren İtalyan sinolog (Çin uzmanı) Sisci, 4 Ağustos'ta Aisa Times'ta "Türkiye'nin Neo- Osmanlı kökleri Çin'i yakın gelecekte zorlayabilir" başlıklı dikkat çeken bir yazı yayımladı.
***
Kuzey Afrika ve Akdeniz'den Pasifik'e uzanan alanlardaki yükselişi süren Türkiye'nin bir jeo-politk dev olduğuna işaret eden Sisci, "İtalya'nın üçte biri kadar olan 800 milyar dolarlık milli hasılasına rağmen Türkiye, 85 milyonluk demografisi, Orta Asya'daki Türki Cumhuriyetler üzerindeki etkisi ve İslam dünyasındaki liderliği ile küresel bir güç konumunda. Ayrıca Türkiye, 1453'te Bizans'a karşı kazandığı ve hâlâ kaybetmediği üstünlüğü ile Batı karşısında da İslam dünyasının gurur kaynağı" tespitinde bulunuyor.
Son olarak Sisci, Libya ve Suriye'de (yazı Kafkasya'daki hamleden önce yazıldığı için Karabağ zaferine değinilmemiş) Fransa, İran ve Rusya gibi güçleri frenleyen Türkiye'nin Orta ve Güney Asya üzerindeki nüfuzuyla Çin'e karşı da mücadele edebilecek kilit bir süper güç konumunda göründüğünün altını çiziyor
Sisci'nin gördüğünü kuşkusuz ABD, AB, Çin ve Rusya da görüyor. Hemen herkes ülkemizin sahip olduğu bu mukayeseli gücün farkında. Bir tek tasması Pentagon'un elindeki muhalefetimiz bu gerçeğe kör ve sağır.