Lafla peynir gemisi yürümüyor. Sinsi ve korsan yaptırımlarla bir sonuca ulaşamazsınız. Romalıların dediği gibi askerinizin cephede dizlerine kadar çamura batması gerekiyor. 1 trilyon 500 milyar doları aşan dünya savunma harcamalarının yaklaşık 740 milyarı yani yarısı ABD'ye ait. 70'i aşkın ülkede 800'e yakın askeri üs (küçük Amerika) kuran ABD, buna rağmen her yerden kovuluyor.
ABD'nin yerküreye egemen olma projelerinden sonuncusu olan 'terör ile savaş' stratejisi de fiyaskoyla sonuçlandı. Bu savaşta tarihi bir yenilgi alan ABD böylece 1991-2008 arasındaki 'tek süper güç' konumunu kaybetti. Bu süreçte Rusya'ya karşı askeri, Türkiye'ye karşı stratejik ve Çin'e karşı ise yaşadığı ekonomik hezimetler belirleyici oldu.
Rusya'nın Amerikan hegemonyasına kılıç çektiği 2008'deki Gürcistan Savaşı'ndan bu yana Pentagon'un devreye soktuğu hiç bir projesi dikiş tutmadı. Ve geldiğimiz noktada Türkiye'yi karşına alan ABD yönetimi şimdi Ortadoğu ve Kafkaslarda tutunacak dal bulamıyor.
Karadeniz ve Balkanlar'daki nüfuzu giderek eriyen ABD'nin Doğu Akdeniz'de kala kala elinde Yunanistan ve Fransa kaldı. Türkiye'yi 'hasım' kabul etmenin maliyeti ABD'ye pahalıya mal oldu ve daha da olacak.
Çin'in iki okyanus üç kıtayı kapsayan modern İpek Yolu projesi ise ABD'nin ekonomik alanlardaki hâkimiyetini sarstı. Nitekim II. Soğuk Savaş olarak nitelenen ticari rekabet ve korona salgınından Çin, ABD'ye karşı çifte zaferle çıktı.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Özetle Rusya, Çin ve Türkiye'nin oluşturduğu yeni küresel merkeze karşı ABD askeri, stratejik ve ekonomik üç farklı alanda büyük bir bozgun yaşıyor.
***
Dolayısıyla dünyanın farklı bölgelerinde ABD'nin önleyemediği yeni statükolar oluşuyor. Yeni bir dünya kuruluyor. Bu yenidünyada ABD iradesini yirmi yıl önce olduğu kadar rahat dayatabilecek güçte değil. ABD'nin zayıflığı ve yalnızlığı her geçen gün artıyor. Harvard'lı ekonomist Benjamin Friedman, bu gerçeği şu aforizma ile özetliyor... "Dünya gücü olmak ve dünyayı etkilemek tarihsel olarak borç veren ülkelerin harcıdır..."