ABD Başkanı seçilen Joe Biden'ın şahin liberallerden ve emekli askerlerden oluşan yeni kabinesinin izleyeceği siyaset, 'Amerika geri dönüyor ve oyuna geri döneceğiz' sloganları ile ifade ediliyor.
Burada elbette 'hangi Amerika' demenin bir manası yok. Kastedilenin 'dünyanın jandarmalığını yapan Amerika' olduğunu herkes biliyor. Neo-conların ikinci sürümünü andıran yeni kabine bunun kanıtı.
Pentagon'a atanan siyahi general Lloyn Austin'in (67) dışında Biden'ın kabinesinde en kritik görevlerin teslim edildiği dört emekli general daha var. CIA'nın başındaki Gina Haspel'in (64) yerine siyahi emekli general Vincent Stewart (62) geliyor. Daha önce Pentagon'un askeri istihbarat birimi DIA'nın başındaydı. Siber güvenlik uzmanı Stewart, Jamaika ve Afrika kökeni ile etnik bakımdan adeta Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in erkek kopyası gibi.
Üç yıldızlı emekli kadın generallerden Karen Gibson ise Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines'in (51) yardımcılığını yapacak. Gibson, Afganistan ve Pakistan ile Orta Asya'daki askeri istihbarat faaliyetlerinde uzman olarak tanınıyor.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Dört yıldızlı emekli siyahi kadın Amiral Michelle Howard (60) da Deniz Komutanlığı'na getiriliyor. Howard, deniz kuvvetlerinde en yüksek pozisyona gelen ilk kadın ve ilk Afro-Amerikalı.
Karayiplerde doğan eski büyükelçi siyahi Binbaşı John Estrada (65) ise dışişlerinde Yahudi kökenli Antony Blinken'dan sonraki en önemli pozisyona getiriliyor.
Özetle Donald Trump'ın siyonist-evanjelik ağırlıklı kabinesinin aksine kadınlardan, siyahilerden, Katolik, Yahudi, Hispanik ve Karayipliler ile Afro-Amerikalılardan oluşan Biden'ın yeni kabinesinin pitoresk görüntüsüne aldanmamak lazım.
Bu renkli tablo, ABD'nin önümüzdeki dönemde savaş ve askeri güç eksenli bir küresel siyaset izleyeceğinin işaretlerini veriyor.
Nitekim geçen haftaki yazımızda Biden'ın Pentagon için yapacağı tercihle nihai rengini belli edeceğini vurgulamıştık.
Yeni ABD Başkanı'nın Pentagon için DEAŞ'ın kurucusu ve küreselci savaş lobisinin kara panteri General Austin'i seçmesi, bir bakıma yeni sürüm DEAŞ stratejisi ile İslam dünyasının yeniden ölüm ve kaos yurduna çevrileceğinin de göstergesidir.
Ayrıca DEAŞ'ı palazlandıran Austin'in Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG'nin önünü açan Rojava Projesi'nin mimarı olduğunu da unutmayalım.
***
Pentagon, CIA, askeri istihbarat, dışişleri ve deniz komutanlığı gibi Amerikan hegemonyasının en önemli ayakları konumundaki pozisyonlara atanan isimlerin nitelikleri, bize ABD'nin önümüzdeki süreçte asıl rakibi Çin'i doğrudan hedef almayacağını da gösteriyor.
ABD daha çok Çin'in yeni müttefikleri konumundaki Rusya, İran ve Türkiye'yi hedefe koymayı planlıyor. Hatırlayalım. Birinci Soğuk Savaş'ta ABD ve Rusya arasındaki mücadelenin ana cephesi Üçüncü Dünya ülkeleriydi. İkinci Soğuk Savaş'ta ise ana cephe Çin ile yakın temastaki 'gelişen ülkeler' olacak.
Fakat bu kez günümüzün çok kutuplu dünyasında ABD'nin işi çok zor. Şimdiye kadar hep 'müttefikleri' ABD'nin savaşlarını finanse etti. Bundan sonra ABD artık tek başına.
Dolayısıyla Biden'ın önünde iki seçenek var. Ya yeni dünya ve yeni Türkiye ile uzlaşacak. Ya da savaş ve çatışmayı seçecektir. Unutmayalım ki Biden bir anlamda Barack Obama'nın üçüncü dönemi demektir.
Uzmanların da vurguladığı gibi Obama dönemi (2008-2016) ABD tarihinin en fazla ülkede çatışmaya girilen dilimi oldu.
Obama zamanında Türkiye de bu saldırılardan payını fazlasıyla aldı. Ama içimiz artık rahat. Sayın Erdoğan'ın da vurguladığı gibi "Joe Biden'a hiç yabancı değiliz."
Çatışma veya uzlaşı, ABD hangi stratejiyi seçerse seçsin onun karşılığını alacak. Yani geleceği varsa göreceği de var!...