3 Kasım'daki ABD seçimlerini kazanan Joe Biden'ın işi hiç de kolay değil. İçeride ve dışarıda 'hegemonik erozyon' ile boğuşan ABD'yi zorlu bir gelecek bekliyor. Yeni dünyayı simgeleyen Çin, Rusya ve Türkiye'ye karşı başarı şansı hayli zayıf görünen Biden'ın en büyük sorunlarından biri de Trump Amerikasını yönetmek olacak.
Zira 'beyaz çalışan azınlıkların' lokomotifini oluşturduğu Trump'ın yeni Amerikası her açıdan küreselci bürokratik oligarşi ile simgelenen müesses nizama, finans kartellerine, neo-liberalizmin empoze ettiği piyasa uygarlığına ve atanmışların seçilmişleri idare ettiği derin devlete köklü bir başkaldırıyı sembolize ediyordu.
ABD Başkanı Donald Trump'ın 'sandık darbesiyle' gönderildiğine inanan taraftarları, "Onu gönderebilirsiniz ama biz buradayız. Mücadelemiz sürecek" diyerek meydan okuyor.
Dolayısıyla yeni Amerika artık her açıdan parçalanmışlığı ve kutuplaşmayı temsil ediyor. Trump döneminde milliyetçi ekonomiye, ırkçı şiddete ve salgına teslim olan ABD'yi bu kez Biden'ın bayraktarlığını yapacağı 'liberal ve demokratik terör' dalgası esir alacak.
Özellikle de dış politikada. İngiliz siyasetçi ve yazar George Galloway'in "Yaşayan en büyük savaş suçlusu ve Hitler'den sonra elinde en fazla kan olan kişi" dediği Henry Kissinger, Biden'a tam destek sundu. Bussiness Indsider'a konuşan Kissinger, "Joe Biden'ı severim. Düşünceli ve ılımlı biri" dedi.
Unutmayalım ki Biden, Kissinger'ın onlarca ülkedeki işgal, iç savaş, darbe ve insanlık suçlarını destekleyen bir anlayışa sahip.
Nitekim Türkiye'de darbecilere yeşil ışık yakan Biden, başkan yardımcısı koltuğunda bulunduğu Barack Obama döneminde (2008-2016) nasıl bir savaş ve kaos sever olduğunu Libya, Mısır, Yemen, Suriye, Irak, Afganistan ve Lübnan'ı kan gölüne çevirerek gösterdi.
Oysa Biden ve Obama ikilisi daha 2008'lerde Ortadoğu'dan çekilip "Pivot Asia/ Asya'da oyun kurmak" istediklerini ve yeni önceliklerinin artık Hint-Pasifik'te Çin'i kuşatmak olduğunu söylüyordu.
Tam tersi çıktı. Müslüman halkların demokrasi, adalet ve özgürlük özlemi olan Arap Baharı'nı boğup DEAŞ'ın önünü açan bu ikili, İslam dünyasını adeta şiddet ve ölümün kol gezdiği kaos yurduna çevirdiler.
Biden'ın İngiltere'ye elçi yapacağı eski Başkan Barack Obama ile BM elçisi olarak atayacağı Hillary Clinton öyle görünüyor ki ABD'nin yeni kirli stratejisinin yine temel taşları olacak.
Unutmayalım ki Biden'ın eski patronu Obama, Nobel Barış Ödülü almasına rağmen tarihe 'Barack O'Bomber's /Bombacı Barack' olarak geçti. CFR'nin araştırmasına göre de görevdeyken ABD tarihinin en uzun süre savaşan Başkanı sıfatı Obama'ya ait.
Obama-Biden ikilisinin ilk döneminde dışişleri bakanı olan Clinton da bütün o demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları kılıflı liberal söylemine rağmen çocuk ve kadınların katledildiği Libya, Mısır ve Suriye'deki iç savaşların bir numaralı sorumlularındandır.
"Parmağı hep tetikte" denilen dişi şahin Hillary'yi anlatan en kritik ayrıntılardan biri de Libya lideri Muammer Kaddafi'nin linç edildiği haberini aldığında kahkahalar eşliğinde attığı "geldik, gördük ve o öldü" narasıydı.
Fakat Çin, Rusya ve Türkiye'nin öncülük ettiği yeni dünyaya kaotik nizamlarını dayatmaya kalkacak olan Biden, Obama ve Clinton'dan oluşan eski şer üçgeninin başarılı olma şansı neredeyse imkânsız.
Çünkü Çin, Rusya ve Türkiye arasındaki ittifak her geçen gün daha da güçlenerek sistematik bir yapıya doğru ilerliyor. Burada Biden yönetiminin yapacağı en iyi tercih bu yeni dünya ile uyum sağlamaya çalışmak olmalıdır. Aksi halde yine hezimete uğrarlar.
Yani ABD için asıl seçim aslında şimdi başlıyor.