Korona salgını, ırkçılık karşıtı protestolar ve ekonomik krizin pençesindeki ABD iki gün sonra 3 Kasım'da sandık başına gidiyor. Beyaz Saray dışında Kongre, eyalet ve yerel yönetimdeki koltukların sahipleri de belirlenecek. Ülke tarihinin en kritik seçimlerinde Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump (74) ile Demokratların adayı Joe Biden (78) başkanlık için yarışıyor.
Küreselcilerin temsilcisi Biden anketlerin favorisi olarak lanse ediliyor. Yerelcilerin adayı Trump ise sandıkların sürpriz atı olarak biliniyor. Nitekim 2016'da kimsenin şans tanımadığı Trump, son düzlükte yaptığı ataklarla Hillary Clinton'ı geçmeyi başardı. Salı günkü seçimlerde de benzer bir sonucun yeniden yaşanması şaşırtıcı olmayacaktır. Zira bütün bulgular Donald Trump'ın yeniden kazanma ihtimalinin oldukça arttığını gösteriyor.
Bunun en büyük kanıtı da konuşmakta dahi zorluk çeken 'Uncle Joe' lakaplı Biden'ın propagandacısı kartel medyanın anket rakamlarında yaptığı revizyonlardır.
Bir ay önce Biden'ı Trump karşısında en az yüzde 12-14 farkla önde gösteren CNN, ABC, NYT ve WP gibi merkez medya organları, seçimlere bir hafta kala iki rakip arasındaki farkı Biden lehine yüzde 4'lere son iki gün ise yüzde 2'ye kadar düşürmek zorunda kaldı.
***
ABD'ye anketlerden ve medyanın sığ ideolojik merceğinden değil de sahadaki gerçeklerden bakınca bütün olumsuzluklara rağmen halkın yine de Trump'ta ısrar etmesi, aslında piyasa uygarlığı ile militer kapitalizme dayalı liberal sistemin artık her düzeyde tükendiğine işaret ediyor. Bu anlamda Trump, içeriden ve dışarıdan tıkanan Amerikan ekonomipolitik rejiminde bir devrimi temsil ediyor.
Cumhuriyetçi Trump bu nedenle 'family value/aile değerleri' diyebileceğimiz sağlık, ekonomi, istihdam, eğitim ve güvenliğe dayalı bir strateji izlerken Demokrat Biden daha çok 'campus value/kampüs değerleri' denilen çevre, cinsiyet ve azınlık hakları benzeri kozmopolit sosyo-kültürel konulara öncelik veriyor. Haliyle salgın, işsizlik ve ırkçı şiddete rağmen bu seçimlerde de en belirleyici etken yine 2016'daki gibi halkın 'sistem değişikliği' talebi olacak. Çünkü ABD'deki büyük çoğunluk artık uluslararası finans kartelleriyle küresel şirketlerin ülkeyi yönetmesine, ekonomiyi tekellerine alıp adaleti ve eşitliği istismar etmesine, yüksek bürokrasiye sızarak kendi derin devletlerini kurmasına, lobiler ve medya üzerinden Amerikan Kongresi'ni şekillendirip halkın iradesini ipotek altına almasına isyan ediyor.
***
İşte bu yüzden salgın, ırkçı şiddet ve artan işsizlik üzerinden Trump'ı hedef alan kampanyalar ters tepiyor. Nitekim 25 Mayıs'ta siyahi George Floyd'un öldürülmesiyle ırkçı karşıtı protestoların fitilinin ateşlendiği Minnesota eyaletindeki anketlerde Trump'ın Biden'ı sollaması dikkat çekici. Pennsylvania, Florida, Wisconsin ve Georgia gibi çekişmeli eyaletlerde de Trump rakibiyle başa baş durumda.
Ters tepen ırkçı protestolardan sonra halk güven ve istikrarın adresi olarak Trump'a yönelmeye başladı. Salgına rağmen ekonominin üçüncü çeyrekte gösterdiği büyüme ve 30 milyonu aşan işsizlik rakamının 18 milyona kadar düşmesi de Trump'a eğilimi yeniden güçlendirdi. Dolayısıyla Türkiye düşmanı Joe Biden'ın kazanması aslında ABD'nin kaybetmesi anlamına gelecektir. Eğer Trump kazanamazsa ülkede iç savaş çıkar. Siyahilerden sonra sokaklara bu kez öfkeli beyazlar dökülür. İşte o zaman bırakın Türkiye ile uğraşmayı 'Uncle Joe'nun başını kaşıyacak vakti bile olmayacaktır.