ABD'nin akıl hocalığını yaptığı Yunanistan ve Fransa ile Türkiye arasında yüksek gerilime yol açan Doğu Akdeniz krizi asıl olarak Batı dünyasının içine hapsolduğu matrixdeki karanlığı artırıyor. Dolayısıyla korona sonrası yeni küresel sistem inşası için Batı ve Asya güçleri arasındaki amansız mücadele daha da kızışacak.
Kuşku yok ki Doğu Akdeniz'deki rekabet bu küresel mücadelenin hem seyrini hem de nihai sonucunu belirleyecek dinamiklere fazlasıyla sahip.
Bu nedenle bütün gözler, California Deniz Akademisi'nde ulusal güvenlik dersleri veren Profesör Ryan Gingeras'ın da ifade ettiği gibi sadece bölgenin değil aynı zamanda Akdeniz'in de en büyük gücü konumundaki Türkiye'ye yönelmiş halde.
Bu çerçeveden bakınca yeni dünya düzeninin geleceğinin Akdeniz merkezli krizin çözümüne bağlı olarak şekillenmesi kaçınılmaz görünüyor. Zira örgütler üzerinden devam eden 'terörle savaş' dönemi bitti. Yeni bir mücadele dönemine giriyoruz. Yöntem ve araçları tamamen değişen klasik vekâlet savaşlarının yeni aktörleri artık devletlerin bizzat kendileri.
***
NYT yazarı
Roger Cohen'in de 2015'te dile getirdiği gibi
küresel sistemin merkezi çöktü.
Deniz aşırı ülkelerde operasyon yapma gücü azalan ABD dünyadan çekiliyor. Şimdi
yeni bir planlama söz konusu. Tarihçiler bunu 'Bizans stratejisi' diye niteliyor.
Zira hegemonik ölümü gerçekleşen ABD liderliğindeki Atlantik bloku, tahtını bırakmamak için her tür haydutluk ve sabotaja başvurmaktan çekinmiyor.
Zaten şu sıralar Batılı analist ve akademisyenlerin en büyük uğraşı da
'çöküş yönetimi' 'güç devri' ve 'hasar tespiti' ile ilgili konular.
Bizans ve Roma'dan örnekler veren analizciler, özellikle
Batı'nın çöküşünün yanlış idare edilmesindeki ölümcül hatalara dikkat çekiyor.
Örneğin
David Kilcullen'in "The Dragons and the Snakes:
How the Rest Learned to Fight the West /Ejderha ve Yılanlar:
Dünyanın Geri Kalanı Batı ile Mücadeleyi Nasıl Öğrendi" adlı kitabı, Atlantik'in yıkılış trajedisinden ne tür avantajlar elde edebileceğine yoğunlaşmış. Yazara göre ABD ve Avrupa'nın
ölümünü geciktirmenin tek çaresi var o da Bizans stratejisini devreye sokmak. Çünkü Bizans, izlediği kaotik siyasetle Roma'nın çöküşünden sonra bin yıl daha yaşayabildi.
***
Avustralyalı stratejist Kilcullen'e göre 21'inci yüzyıldaki
Batı dünyası da eğer Bizans'ı
örnek alırsa ölümünü mümkün
mertebe erteleyebilir.
Ancak bu stratejiyi uygulamanın
biri kirli diğeri daha az kirli iki yolu var. Kirli yöntem yeni aktörlerin güçlenmesini siber savaş, ekonomik espiyonaj, medya manipülasyonu, siyasi suikast, terör saldırıları ve nükleer şantaj gibi her tür oyuna başvurarak geciktirmeye dayanıyor.
Oswald Spengler ve Arnold Toynbee gibi tarihçilerin teorize ettiği
ikinci yol ise hegemonyanın devri için Atlantik içinden bir aktörün öne çıkarılmasını empoze ediyor.
Ne var ki ABD'nin
Türkiye, Çin ve Rusya gibi 'revizyonist' güçlere karşı izlediği kirli stratejiler
bir sonuca ulaşamadı. Kazdığı
kuyuya düşen ABD'nin başvurduğu
her sabotaj
bir bumerang gibi yine kendisine yöneliyor.
Özellikle de
Türkiye'ye karşı devreye sokulan bütün senaryolar çöktü. Ancak zafer sarhoşluğu
için daha çok erken. Batı,
Türkiye'yi Bizans oyunlarıyla
kuşatma ve frenleme stratejisinden
asla vazgeçmez.
Unutmayalım ki
1071'deki Malazgirt Zaferi'nin üzerinden
tam 949 yıl (dokuz buçuk asır) geçmesine rağmen hâlâ Haçlı zihniyetinin
Bizans oyunlarıyla uğraşıyoruz.