Türkiye sadece Trakya ve Anadolu'dan ibaret değildir. Ülkemizin milli, tarihi, ekonomik ve jeo-kültürel güvenliği Halep, Bağdat, Saray Bosna, Kırım, Bakü, Kerkük, Musul, Tebriz, Beyrut, Trablus, Mogadişu, Kabil, İslamabad'dan başlar...
İşte bu paradigma ile hareket eden Sayın Erdoğan'ın kurucu siyasi liderliğini yaptığı 'Yeni Türkiye' gerçeği Batı dünyasının adeta uykularını kaçırıyor. Atlantik'teki panik giderek artıyor. Bu bağlamda Libya ve Doğu Akdeniz krizlerinde Yunanistan ile değil aslında yedi düvelle yeni bir istiklal ve istikbal savaşı veriyoruz.
Nitekim 15 Temmuz darbe girişimi ve Gezi kalkışmasında olduğu gibi ABD ve Avrupa ile İsrail ve BAE gibi bölgesel taşeronları Doğu Akdeniz'de yine tek blok halinde Türkiye'ye karşı mevzilenmiş haldeler.
Bu bizi şaşırtmıyor. Zira İngiliz, Ermeni, Yunan, Yahudi, Fransız, Alman ve Amerikalı siyasilerle onların beşinci kol faaliyetlerini yürüten medyadaki besleme kalemleri yıllardır sabah akşam Türkiye'yi karalamakla meşgul. Neo-Osmanlı sendromu ile yapılan analizlerde sadra şifa tek satır bile bulmak zor. Çünkü aynı sinsi mihraklardan aynı kirli teolojiden ve aynı histerik travmalardan besleniyorlar.
***
Osmanlı ve Selçuklu'dan ödü kopan Batı boşuna Başkan Erdoğan'ı
yeni bin yılın Fatihi ve Selahaddin'i olarak lanse etmiyor. Zira Sayın Erdoğan'ın ezber bozan hamlelerinin sadece İslam dünyasına değil vesayet altındaki diğer milletlere de ilham verdiğini görüyorlar.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın "Biz masalları olan bir coğrafyanın
çocuklarıyız. Bize yüz elli
yıldır modernleşme adı altında
başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır" demişti haklı olarak.
Sayın Kalın'ın bu tespitine yönelik
seküler kılıflı ruhani ilk tepkiler Batı'yı din olarak gören çağdaş çevrelerden geldi. Benzer şekilde
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın "Artık ne Batı ne Doğu yeni eksen Türkiye" çıkışı da hayli ses getirdi.
Sayın Erdoğan'ın '
Fetih Medeniyeti' tasavvurundan damlayan bu cümleler hem
Batı'da hem kolonyal laik beyinlerde
pavlovcu kimyasal reaksiyonlara
yol açtı.
Bu beklenen bir şeydi. Fakat
asıl büyük mesele Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasıydı. Bu hamle
bir bakıma rehin alınmış eski
Türkiye'yi yeniden fethetmenin
ve bağımsızlığımızı yeniden
kazanmanın da sembolüydü. Batı için bu
büyük bir meydan okumaydı. Zaten Yeni
Türkiye'nin attığı her adımı bir
meydan okuma olarak algılıyor/
du Atlantik dünyası.
***
Daha 2006'da
"The Cultural Roots of American Islamicism/ Amerikan İslamcılığının Kültürel Temelleri" kitabını yazan profesör
Timothy Marr, "Akdeniz, Afrika ve Asya'nın başka yerlerindeki İslam'ın yükselişi (yani Türkiye'nin yükselişi) Amerika'nın kendine has demokratik ilkelerini ve Hristiyan değerlerini dünyaya yayma arzusuna meydan okumadır" diyordu.
Şunu unutmayalım ki Batı'nın sömürgecilik, ırkçılık ve jakoben faşizminin pekişmesinde
'İslam ve Osmanlı despotizmi' diye sunulan manipüle edilmiş Türk algısı kilit öneme sahiptir. Batı dünyası sömürgeci ve ırkçı temellerini İslam ve Osmanlı despotizmi çarpıtmasıyla meşrulaştırdı. Bu
kültürel tüccarlık üzerine kendi
liberal ve sosyalist sömürge sistemlerini inşa ettiler.
Bu konuda ABD'nin karnesi Avrupa'dan da berbat. Örneğin
ABD'nin kurucu babalarından, ilk dışişleri bakanı ve ilk Anayasa Mahkemesi başkanı da olan
John Jay (1745-1829), 1787'de referanduma sunulan yeni anayasaya destek isterken,
"Eğer onaylamazsanız Osmanlılar Amerikan kıyılarına çıkıp tek bir filikası olmayan sizi köleleştirebilir" diyerek New Yorkluları tehdit etmişti.
1818 yılında sahnelenen
"The Young Carolinians- Americans in Algiers/Genç Amerikalılar Cezayir'de" adlı beş perdelik piyeste ise bir kumarbaz
"Denizcilerimiz hilalleri sabit yıldızlarımıza çevirecek" diyerek Osmanlı'nın elindeki tutsak beş Amerikalı denizciyi kurtarması karşılığında borçlarından kurtuluyordu.
Haliyle Müslümanları esir alıp topraklarından sürmek
modern haçlı zihniyeti ve şeytani teolojisinin en önemli kaidelerindendir. Batı düşüncesi budur. Asırlar önce ne ise hâlâ değişmemiştir.
Batı için İslam ve Türkler mağlup edilmesi gereken tehlikeli bir güçtür.
Netice olarak
15 Temmuz destanı, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz'deki hamlelerle Karadeniz ve Ayasofya devrimleri, Batı'da
Yeni Türkiye'nin gücünün burçları diye okunuyor. İşte
Yeni Türkiye'yi Batı'nın tahtını sarsan yeni bir medeniyetin doğuşu olarak gördükleri için boğmaya
çalışıyorlar. Fakat bu kez başaramayacaklar. Zira tarih ve talih artık bizden yana...