Irak'ta, 2019'un son günü olan 31 Aralık'ta İran yanlısı Haşdi Şabi milislerinin organize ettiği ABD elçiliğine yönelik işgal girişimi Ortadoğu'da tansiyonun yeniden yükselmesine yol açtı.
Daha önce Suriye, Yemen, Lübnan, Filistin, Hürmüz Boğazı ve Katar gibi cephelerde karşı karşıya gelen İran ve ABD'nin yeni kapışma adresi bu kez 2019'un Ekim'inden bu yana hükümet karşıtı protestolarla sarsılan Irak oldu.
İran ve ABD arasındaki diğer krizlerin parlama ve sönme seyrine bakınca Bağdat'taki elçilik baskınının yol açtığı gerginliğin fazla derinleşmeyeceği görülüyor.
Tahran ve Washington, Irak işgalinden sonra yaptıkları gibi nüfuz alanlarını korumakta anlaşacaklardır.
Zaten elçilik çevresindeki protestoları bitiren Haşdi Şabi milisleri ABD'ye gereken uyarının verildiğini söyleyerek baskını sonlandırdı.
'Havlaması ısırmasından daha etkili' olduğu söylenen ABD Başkanı Donald Trump ise tehditler savurduktan sonra krizi fırsata çevirip ilk icraat olarak Irak'a 750, Kuveyt'e de 4 bin asker gönderme emri verdi.
Bu son kararla birlikte Ortadoğu'daki 'anlamsız ve sonsuz savaşlardan çekileceğim' diyen Trump'ın göreve geldiğinden bu yana bölgeye gönderdiği asker sayısı böylece 14 bini geçti.
***
İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in Trump'ın tehditlerinden
sonra yaptığı ilk açıklamada
'savaş istemiyoruz' vurgusu dikkat çekiciydi.
Nitekim
13 Haziran 2019'da Hürmüz Boğazı'nda Japon tankerlerine
yönelik saldırı ile başlayan
krizde de Amerikan yönetimi
askeri seçeneği devreye sokmaktan
özenle çekinmişti.
Aynı şekilde
14 Eylül 2019'da Suudilerin 2 trilyon
dolarlık petrol rafinerisi
Aramco'ya saldırıdan sonra
da ABD harekete geçmede
gönülsüz kalmıştı.
ABD'nin Hürmüz ve Aramco krizleri üzerinden
İngiltere, Fransa, Almanya ve Japonya gibi ülkeleri yanına çekme girişimleri de sonuç vermedi.
Hatta
Mısır ve BAE gibi ABD'nin en yakın müttefikleri dahi İran'a yönelik
"Arap NATO'su"na şerh koymak zorunda kaldı.
Geldiğimiz aşamada
Ortadoğu'daki hegemonyasını DEAŞ üzerinden yeniden tesis etme projesi Suriye'de çöken ABD'nin bu kez
İran bahanesiyle bölgedeki nüfuzunu artırma senaryolarına artık kimse prim tanımıyor.
***
Bu işte
başı çeken Suudilere ve İsrail'e ABD'nin içinden gelen itirazların
şiddeti ise her geçen gün
artıyor.
Son olarak 15 Eylül 2019'da
Washington Post'ta ezber bozan uzun bir makale yayımlayan
Amerikalı stratejist Robert Kagan,
Beyaz Saray'ın İsrail politikalarını sert şekilde eleştirdi.
İsrail'in ABD'nin terörle savaşına ne asker ne de maddi katkıda bulunduğuna değinen Kagan, Tel Aviv'e
her yıl aktarılan 4 milyar dolarlık
askeri yardımı da sorguladı.
İsrail'in şimdiye kadar tolere edilen stratejik maliyetinin artık ABD için telafisi imkânsız jeo-politik kayıplara dönüşeceğine dikkat çeken Kagan'ın, "DEAŞ
ve El KAİDE'ye karşı mücadelede
İsrail askerleri yanımızda
savaşmadı. Amerika'nın
İran'ı tehdit olarak görmesinin
nedeni, İran'ın sadece İsrail'e
karşı bir tehdit oluşturmasıdır. Şu an İran, ABD için doğrudan bir tehdit değil" şeklindeki çıkışı ABD'deki Yahudi lobisini adeta ayağa kaldırdı.
Ve öyle görünüyor ki sorunlar çözülmedikçe
ABD'nin İsrail endeksli İran muammasına içeriden yükselen tepkiler de giderek keskinleşecektir.
Dolayısıyla kılavuzu İsrail olan ABD'yi önümüzdeki süreçte
sadece Ortadoğu'da değil iç siyasette de çok zor günler bekliyor.