Hep pusudalar ve hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. Japonya'daki G-20 zirvesinde Başkan Erdoğan ve Donald Trump arasındaki görüşme öncesi harekete geçen Amerikan devleti yine Türkiye'ye gözdağı verdi.
Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Tasarısı'nı onaylayan Amerikan Senatosu'nun kararına göre ABD, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs arasında enerji işbirliğini koordine edecek bir merkez kurulacak. Ayrıca Türkiye S-400 hava savunma sistemi alma planından vazgeçmezse F-35 sevkıyatı son bulacak.
Türkiye'yi Suriye, Doğu Akdeniz, Ege, Kıbrıs, Balkanlar, Kafkaslar ve Karadeniz'den çevreleme planlarına destek veren tasarı kapsamında ABD, İsrail, Suudiler, BAE ve AB ülkeleri Ege adalarıyla Yunanistan, Bulgaristan, Kıbrıs ve Romanya'yı silahlandırarak füze üslerine döndürecek.
Biz artık şundan eminiz. İçerideki ve dışarıdaki bütün taşeronlarını harekete geçiren Amerikan yönetimi, Türkiye'nin bağımsız politikalarını baltalamak için dört bir koldan yürüttüğü faaliyetlerini daha da artıracak. Ve daha şimdiden Türkiye'ye karşı 'Yeni 15 Temmuz projeleri'nin düğmesine bastılar.
***
İstanbul seçim sonuçlarıyla biti kanlanan kesimler ağızlarındaki baklayı çıkararak koro halinde ABD'nin mandacı tezlerini dile getirmeye başladı bile.
Normal bir demokratik zaferden rejim değişikliği çıkarmaya kalkan Atlantik
dünyası ile yerli mandacıları,
'Endoğan ve Turkatör' manşetleri atıp hep bir ağızdan
'Erdoğan döneminin bittiğini'
ilan ediyor.
Dışarıdaki bu dalgayla aynı frekanstan yayın yapan Saadet Partisi lideri
Karamollaoğlu, "Bugünkü başkanlık sistemi değişmeden Türkiye'ye huzur gelmez" diyerek aba altından ABD'yi gösteriyor.
Seçim sonuçlarından sonra sevinç narası atan
İstanbul'daki Amerikan konsolosluk çalışanlarını aratmayan İYI Parti lideri Akşener ise falcılığa soyunarak
"AK Parti için o mahur beste çalıyor, kış geliyor, yani winter is coming" öngörüsünde bulundu.
Siyasi partilere parlamenter sisteme dönme çağrısı yapan CHP lideri
Kılıçdaroğlu da "Getirin kanun, tek adam rejimini kaldıralım" diyerek
Okyanus Ötesi'nin nakaratını yeniden seslendirdi.
***
Yani değişen bir şey yok. Eskiden olduğu gibi
Batılı sömürgecilerle onların yanaşması 'yerli müstağripler' yine kol kola.
Günümüzün Latifi'leri ile Batılı üst aklın temsilcileri yine aynı siyasi güdülerle ülkemize ve onun liderine senkronize bir şekilde saldırıyor.
Peki bu cesareti nereden alıyorlar?
"Türkiye Meis adası açıklarında sondaj yaparsa savaş çıkar" diye Türkiye'yi
tehdit eden
Yunanistan Başbakanı Çipras nereden
cesaret alıyorsa bizim yerli
mandacılarımızın da oradan
cesaret aldığını unutmayalım.
Nitekim
Türkiye'yi rehin almaya yönelik Gezi terörüne ilişkin önceki gün başlayan
duruşmada Batılı ülkelerin
kendi adamlarını kurtarmak için nasıl mücadele ettiğini görüyorlar.
15 Temmuz darbe ve işgal girişimine yeltenen
hainler bugün ABD, Avrupa ve NATO tarafından açıktan korunuyor ve oralarda lüks içinde bir hayat sürüyor.
Hiç birinden hesap soramadık. İşte bu yüzden hesap vermesi gerekenler şimdi kalkmış bizden hesap soruyor. Bütün bunların nedeni ise artık bitme noktasına gelen
'AB süreci' değil elbet.
Sorunların temel kaynağı her işimize müdahale eden
o kronik 'ABD süreci'nin bir türlü noktalanamamasıdır. Zira bataklığı kurutamadıkça hep sineklerle vakit kaybedeceğiz. Ve tarih tekerrür etmeye devam edecek.