Daha güçlü, daha müreffeh ve daha istikrarlı bir Türkiye için bugün yine sandıklara gideceğiz.
Kararımızı verirken aklımızdan çıkarmamamız gereken ilk prensip şu olmalıdır...
Küresel odaklar ile yerli taşeronlarının hedef tahtasındaki bir ülkeyiz.
Bakmayın siz insani yardım örgütü, medya organı, kültürel vakıf, düşünce kuruluşu, ekonomik analiz merkezi, demokratik platform, sivil toplum kurumu veya siyasi parti maskeleriyle arzı endam etmelerine...
Ya da isimlerinin FETÖ, PKK, YPG, SDG ve DEAŞ olmasına...
Hepsi de küfür gibi tek millettir.
Görünüşleri ve sıfatları farklı olsa da kimyaları aynı hedefleri ise Yeni Türkiye'dir.
Bu noktada küresel bir mücadelenin tam göbeğinde yer alıyoruz.
Zira bağımsızlığından taviz vermeyen Türkiye son 17 yıldır gösterdiği ezber bozan kararlılıkla bütün iç ve dış kirli senaryoları akamete uğrattı.
***
Türkiye'nin hamleleri, bölgesel ve küresel dinamikleri de derinden etkiliyor.
Eğer
tarihi bilincimiz zayıfsa siyasi ve ekonomik hedefleri
perdelenen her mücadele biçimi
bizi ister istemez
kültürel, mezhebi, etnik ve ideolojik çatışmaların tuzağına çekecektir.
Ancak milletimiz şimdiye kadar bu oyunlara gelmedi.
Emperyalist saldırılara karşı
vicdanını iliklemeyen Türkiye filizlenen yeni küresel mimariyi iyi okuduğu için her zaman doğru kararlar verdi.
Ülkemizin bu
medeniyet refleksi Batı'da
jeopolitik kâbuslara yol açıyor.
Çünkü emperyal güçlerin
'ehlileştirdik' dedikleri Anadolu yeniden doğruldu.
Geçen yüzyılda
Boğazlar, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'da yedi düvele karşı
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışıyla '
kesintiye' uğrayan mücadele ve Lozan Anlaşması ile 'rehin alınan direniş bilinci' bugün tekrar
uyandı.
Bu uyanış tıpkı
çekirdeğin bitkiye dönüşmesi gibi eşyanın
ve tarihin doğasından gelen
bir zorunluluktur.
***
Milletimiz artık sadece kendi kaderini değil
İslam dünyasının geleceğini de tayin edecek
kolektif bir iradeyle hareket ediyor.
Bunu gören emperyal ittifaklar
köleleşmeye başkaldıran Türkiye'ye karşı işte bu yüzden
eş zamanlı ve eş güdümlü şeytani stratejiler izliyor.
Aslında
Kandil ve Pensilvanya'daki terör yuvalarıyla onların siyasi taşeronlarının
aynı frekansta buluşması ya da Londra, Paris, Berlin, Şam,
Dubai, Riyad, Kahire, Tel Aviv ve Washington'un Yeni Türkiye'ye karşı
aynı hınçta birleşmesi bizi şaşırtmıyor.
Şaşırtıcı olan bu
'emperyal eskatoloji'den bir başarı beklenmesi.
Oysa ne yapsalar da
kölelik sistemleri son bulacak.
Özellikle de Müslüman halklara kendi ülkelerinde
özgür, müreffeh ve adil bir idarenin hayal olmadığını ispatlayan
Türkiye örneğini boğamayacaklar.
Batı dünyası bu nedenle bugün bütün enerjisini İslam âlemine umut ve cesaret veren
Anadolu'daki 'demokratik devrimi' öldürmeye ve onu Müslüman halklar için bir
ilham kaynağı olmaktan çıkarmaya hasretmiş durumda.
Ancak bunun bilincinde olan milletimiz her sandıkta olduğu gibi yine
demokrasi destanı yazacak.
Ve bekamıza kast edenlere hak ettikleri dersi layıkıyla verecektir.