Batı medyası ve siyasileri Yeni Zelanda'da Müslümanları canice katleden teröristin işlediği vahşeti sapkın ama tekil bir olay şeklinde pazarlamaya çalışıyor. Fakat ne yapsalar da soykırımcı, ırkçı ve emperyal Batılı siyasi atmosferden kaynaklanan bu cürmün üstünü örtemezler.
Meşrutiyet dönemi yazarlarından Yusuf Samih, bu hastalıklı Haçlı zihniyetinin iç yüzünü 1922'de basılan 'Sicilya Hatırası'nda şöyle özetlemişti...
"Allah bir din bir olduğu gibi gün dahi birdir. Bugün düne benzemiyor zannetmeyiniz. Ehl-i salibin Ümmet-i Muhammed'i çala kılıç doğramaları Kurun-ı Vustaya (Ortaçağ) mahsus bir taassuptu demeyiniz. Zuhur-ı İslam'dan itibaren Ehl-i hilalin başı üzerinde çekili duran yalın kılıç hâlâ kınına konmamıştır. Enaniyet-i mezhebiyeleri durdukça da duracaktır."
Bu tespitler günümüzde de hâlâ geçerliliğini koruyor.
Geçmişe göre tek fark, çala kılıçla doğramak yerine Müslümanları artık savaş uçakları, tanklar, makineli tüfekler, güdümlü füzeler, kimyasal silah ve napalm bombalarıyla katletmeleri.
***
Terörist Brenton Tarrant gibi
sömürgeci dedeleri de Avrupalı beyazların üstünlüğüne
inanan birer azılı ırkçıydı.
İngilizlerin 'liberal' teorisyeni
John Stuart Mill (1806- 1873), barbar diye nitelediği
Batılılaşmamış halklarla mücadelede her yolun mubah olduğunu savunan biriydi.
Shakespeare (1564- 1616), Türklere yönelik hıncını
"İstanbul'a varıp Türk'ü sakalından asacağım" diyerek dile getirmişti.
Dostoyevski (1821-1881) Osmanlı'ya olan bilinçaltındaki öfkeyi,
Karamazov Kardeşler'deki bir bölümde lafı birden '
Balkanlar'daki Türk zulmü ve işkencelerine' getirerek söze dökmüştü.
Fransız diplomat
Arthur de Gobineau (1816-1882), İnsan Irklarının Eşitsizliği kitabında "Siyah ırk en alttadır. Sonra sarı ırk gelir. En tepede ise beyaz ırk vardır" der.
Montesquieu (1689- 1728), Doğu Despotizmi'nde
Asyalıların köleliğe Avrupalıların ise özgürlüğe daha yatkın olduğu masalını
anlatır. Rakam, kâğıt, ateş, yazı,
tarım ve barutu bulan diğer
medeniyetlerin üstünü çizen
İngiliz filozof
Bertrand Russell (1872-1970) ise "
İslam dünyası düşünce enerjisinden yoksundur" diye saçmalamıştı.
***
Zira Haçlı milleti dün ne ise bugün de aynıdır.
Batılı terörizmin beslendiği bu sapkın ve travmatik
taassubun iyileşme imkânı yok.
Dolayısıyla o kendini
laik, liberal ve modern zanneden Müslümanlar dâhil tüm
Doğulular hâlâ Batı'nın gözünde
birer
'aşağılık'tır.
Daha önce de sık sık vurguladığımız gibi kendimizi nasıl tanımlarsak tanımlayalım son kertede Batı'nın nazarında hepimiz
'birer Erdoğan', 'birer Mursi', 'birer Kızılderili', 'birer Filistinli', 'birer Afrikalı' veya 'birer Talibanız'dır. Bunu
bir mıh gibi aklımızda tutmalıyız.