Çocuk, kadın ve yaşlı ayırımı yapmadan Filistinli masumlara karşı her tür 'devlet terörü'ne başvuran İsrail'in Başbakanı Benyamin Netanyahu, sosyal medya hesaplarından Sayın Erdoğan'a küstahça saldırılarda bulundu.
'Sosyal medya fedaisi' Netanyahu, Sayın Erdoğan'ın 'İsrail demokrasisi'ne laf söylemesine çok içerlemiş. Kendi aklınca Türkiye'ye ders vermeye kalkıyor.
Hakkında üç ayrı rüşvet ve yolsuzluk soruşturması bulunan Netanyahu, tarihteki en ilkel, en ırkçı ve en soykırımcı siyasi rejimlerden olan İsrail'in demokratik bir devlet olduğunu iddia ediyor, hem de yüzü hiç kızarmadan.
'Bu nasıl bir kafa' diye insan hayret etmekten kendini alamıyor haliyle.
Irkçı İsrail Başbakanı'nın hezeyanlarına Türkiye elbet pabuç bırakmadı/bırakmaz. Başta en yetkili kişiler olmak üzere Türk halkı Netanyahu'ya hak ettiği cevabı fazlasıyla verdi.
***
Elbet rüşvetçi Netanyahu'nun çirfek saldırısı
şahsi bir vakıa olarak algılanmamalı. Zira sık sık nöbet geçiren
İsrail'in Türkiye travması öyle kolay kolay sona erecek gibi
de görünmüyor.
Çünkü Türkiye'nin kararlı stratejisi sayesinde İslam dünyasına dayatılan
'İsrail paradoksu' artık miadını doldurmak üzere.
İşte Sayın Erdoğan bu çirkin oyunu bozmaya çalıştığı için tepkilerin hedefinde.
Nitekim Netanyahu'nun
'demokratik İsrail askerleri' önceki gün
Kubbetu's Sahra'ya postallarıyla girip İslam dünyasının
bu kutsal mabedini kirletti.
Mescid-i Aksa'nın imamlarına ve görevlilerine saldırıp
Harem-i Şerif'in kapılarını kapattılar.
Ve dünya bu vahşete seyirci kalırken bir tek Türkiye'nin sesi çıktı. Sayın Erdoğan'ın
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Dönem Başkanı olarak da harekete geçmesi İsrail'in kudurmasına yetti de arttı bile.
***
Yeni Türkiye faktörü nedeniyle İsrail artık eskisi gibi bölgemizde terör estiremiyor. Dolayısıyla
Hıristiyan-Siyonist ırkçılığa başvuranlar karşılarında Türkiye'yi
buluyor. Üstelik İsrail'e koltuk değneği olan
ABD ve Avrupa'nın bütün cephaneleri de tükenmek üzere.
Farklı bir dönem başlıyor. Örneğin dün
Norveç Dışişleri Bakanı Ine Eriksen Soreide, İsrail'in işgalini eleştirip
"Yahudi yerleşimleri gayrı meşrudur" dedi.
Türkiye'nin öncülük ettiği diplomasi sayesinde dünyada
İsrail'e karşı boykotun yoğunlaştığı bir süreçten geçiyoruz. Uluslararası
statü kaybı ve meşruiyet krizi derinleşen İsrail'in küresel yalnızlığı
daha da artacak.
Golda Meir'in 1969'da
"İsrail'de sadece Yahudiler vardır. Filistinliler diye bir halk yok. Bu Arapların icadıdır" diye böbürlendiği dönemler geride
kaldı. Geldiğimiz aşamada İsrail'in '
Ein im mi l'daber/uzlaşacak ve konuşacak kimse yok' stratejisi de çöktü.
Filistin halkı artık yalnız değil. Yanlarında
Türkiye'nin başını çektiği dünya var. Türkiye nasıl
DEAŞ, PKK, YPG ve FETÖ gibi terör örgütlerine geçit vermediyse
bölgemizde
İsrail benzeri 'terör devletleri'ne
de geçit vermeyecektir.
Zaten bunu bildikleri ve gördükleri için travma geçiriyorlar.