Suriye'de uzatmaları oynayan ABD'nin iki bin askerini çekme bilmecesi yeni bir aşamaya geldi.
Sayın Erdoğan ile Trump arasında önceki gün gerçekleşen görüşmeden sonra Beyaz Saray, "Yaklaşık 200 askerlik barışı koruma görevli küçük bir grup Suriye'de bir süre daha kalacak" açıklamasında bulundu. Pentagon ise asker sayısının 400 olacağını vurguladı.
'Barış gücü' adı verilen askerlerden 200'ü Türkiye sınırında oluşturulacak 'güvenli bölge'de diğer 200'ü de Suriye'nin güneyindeki Ürdün ve Irak sınırına yakın El-Tanf Üssü'nde üstlenecek. El-Tanf'taki askerlerin öncelikli amacı İran'ı frenlemek olacak.
Emperyal literatürde barış gücü askerlerinin aslında işgal, savaş ve çatışmaları derinleştirmede nasıl bir fonksiyon oynadığını bilmeyen yok.
Nerede bir 'barış gücü' veya 'barış süreci' varsa bilin ki orada sistematik bir kaos siyaseti vardır.
Örneğin neo-liberal makyajla pazarlanan İsrail-Filistin barış sürecinin nasıl bir vahşi işgal ve soykırım stratejisi olduğunu anlamayan kaldı mı?
Nitekim dünyanın dört bir yanındaki çatışma bölgelerinde görevlendirilen 'barış gücü askerleri'nin iç savaş ve yıkımları tırmandırarak ülkeleri nasıl parçaladığını da gayet iyi biliyoruz.
***
İşte bu yüzden Suriye'de
Fırat'ın doğusundaki 450 km'lik bölgeye yerleştirilecek
200 kişilik Amerikan barış gücü
askeri konusunda çok dikkatli olmalıyız.
Zira hedefinin
İran'ı istikrarsızlaştırmak olduğunu gizlemeyen
ABD'nin sıra Türkiye'ye gelince renk vermemesi bizi rehavete sürüklememeli.
Üstelik asker sayısının azlığına da aldanmamak lazım,
önemli olan gaye ve yapılan stratejik tanımlamalardır.
Pentagon'a göre askerler daha çok güvenli bölgenin inşa sürecinde
Türkiye ile koordinasyonu sürdürmede görev alacak. Ayrıca
30 Nisan'a kadar çekilmeyi tamamlamak isteyen
ABD'nin güvenli bölgeye
NATO üyesi
Avrupa ülkelerinden 1000 kadar askeri daha konuşlandırmayı düşündüğü kaydediliyor.
Fakat bu projenin gerçekleşme ihtimali de yine Türkiye'ye bağlı.
***
Batı medyası ABD'nin geride 400 asker bırakma kararını
'terör örgütü YPG'ye destek sürecek' diye yorumluyor. Fakat tablo öyle göründüğü gibi değil.
ABD'nin gerçek niyeti
YPG'ye destekten ziyade Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullandığı
terör örgütünün kontrolünü kaybetmemektir. Asıl korku terör örgütü YPG'nin
Şam ile anlaşması. Zaten çekilme açıklamasının
YPG ile Esad arasında son zamanlarda beliren yakınlaşmaya denk gelmesi boşuna değil.
Bu bağlamda
sembolik nitelikteki 400 kişilik birlik askeri açıdan bir şey
ifade etmese de
siyasi bakımdan önemli bir kritik hamleye işaret ediyor.
Çünkü
Şam ile YPG'nin olası bir uzlaşısı ABD'nin Suriye'nin geleceğine
dair
diplomatik süreçlerden tamamen dışlanması anlamına gelecek.
Dolayısıyla
ABD'nin Suriye'de söz sahibi olabilmesi YPG ve Şam'ın uzlaşamamasına
bağlı. Şurası açık ki YPG ile
Şam'ın anlaşması halinde ABD'nin bütün
planları suya düşecektir.
Amerikan yönetimi küçük askeri varlığını Şam üzerinde baskıya dönüştürerek
YPG'nin Cenevre sürecinde siyasi kazanımlar elde etmesini hedefliyor.
Bu da ABD'nin
Suriye'yi bölme ve terör devleti kurma projelerinden vazgeçmediğini
gösterir.
Geride bir 'barış gücü' bırakmak
Türkiye karşısında hayli sıkışan ABD'nin çekilmekten ziyade
yeni ve karanlık bir strateji değişikliğine gideceği anlamına gelir.