Suriye'de terör örgütü DEAŞ'ın elindeki son köy de düştü.
Donald Trump'ın yardımcısı Mike Pence, ABD'nin bu 'Pirus zaferi'ni Münih Güvenlik Konferansı için bulunduğu Almanya'dan şu sözlerle duyurdu: "DEAŞ'ın siyah bayrağının dalgalandığı son yer de ele geçirildi."
Oysa hepimiz biliyoruz ki dün Suriye-Irak sınırındaki Bagoz köyünde saldırı operasyonundan çok bir 'kurtarma harekatı' yapıldı.
Çünkü Bagoz'da yakalanan yabancı DEAŞ militanları ABD'nin Deyre Zor'da karargah olarak kullandığı El Ömer Petrol sahası ile El Tanf'taki üssüne taşındı. Zira Irak ve Suriyeli yerli DEAŞ militanları bölgeyi aylar önce terk edip evlerine dönerek sivil hayata karışmıştı.
Geride sadece Batılı istihbarat örgütleri aracılığıyla Avrupa, Arap ülkeleri ve Kafkasya'dan getirilen yabancı savaşçılar kalmıştı.
***
ABD Başkanı Trump'ın da işaret ettiği gibi Obama yönetiminin kurdurduğu bir örgüt olan DEAŞ'ın bitirilmesi, bir bakıma
18 yıllık terör ile savaş stratejisinin de rafa kaldırılması anlamına geliyor. DEAŞ projesinin çöpe atılmasıyla Suriye başta olmak üzere Batılı ülkelerin
Ortadoğu'da yüzyıldır süregelen
güvenlik düzeni de yıkılacak.
Geldiğimiz aşamada ABD'nin bölgeye müdahil olmaktan korktuğunu ve burada esaslı bir
hükümranlık çatışmasına girmekten kaçındığını da görüyoruz.
Bu da ABD'nin önümüzdeki süreçte
Avrupa, Afrika ve Asya'da karşı karşıya kalacağı riskleri daha da artıracaktır.
Aslında sorumluluktan kaçan ABD daha
Barack Obama döneminde
14 Kasım 2015'te Viyana'da son bulan
Suriye toplantılarında bütün inisiyatifi
Rusya, İran, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin içinde bulunduğu ülkelere havale etmişti.
10 Haziran 2014'te Musul'u ele geçirerek ortaya
çıkan DEAŞ, bu bağlamda
ABD'nin bölgede ipleri ele
geçirmek için başvurduğu son
hamleydi. Fakat henüz bir yıl
dolmadan bu projenin
de başarısız olacağı
ortaya çıktı.
***
DEAŞ'tan mecburi vazgeçiş ile birlikte sıra artık Ortadoğu'da
Birinci Dünya Savaşı sonrasında empoze edilen
eski sınırlar ve otoritelerin çözülmesine gelecek.
Dış müdahalelerin baskısından kurtulan İslam coğrafyası önümüzdeki süreçte
Arap Baharı benzeri içeriden kaynaklanan
ikinci bir değişim arzusu dalgasına sahne olabilir. Bölgemizdeki devletlerin her biri bugün zaten birden fazla savaş veriyor.
İşgalci yabancı güçler dâhil hemen herkes şunu biliyor ki İslam coğrafyasındaki mücadeleyi kazanan aktörler
Asya, Avrupa ve Afrika'nın kesiştiği bölge ile Doğu Akdeniz havzasının kontrolünü de eline geçirecek. Bu bölge dünyanın başlıca üç dininin doğduğu yer olmanın dışında yeryüzünün
en değerli enerji kaynaklarına da sahip.
Hem
medeniyetlerin beşiği hem de
imparatorlukların mezarlığı aynı
zamanda. İşte ABD'nin kabusla
sonuçlanan DEAŞ senaryosu
bu topraklarda filme çekildi.
Halbuki Amerikan filmleri genellikle mutlu sonla biterdi.
Ancak
reel-politik zorunluluklar DEAŞ'ın bir istisna
olmasına yol açtı.
Ne ABD'nin devasa askeri gücü ne de
'rüya fabrikası' Hollywood'un bilinç altına seslenerek duyguları esir alan o
arketip imajlara dayalı DEAŞ kareleri hezimeti önleyebildi. Bu fiyaskodan sonra '
hasta adam' Sam Amca'nın dünyanın jandarması rolü de tarihe karışacak.
Çünkü
dünya ABD'nin kurduğu dünya değil artık. Yeni bir çağ başlıyor.