Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

ABD’nin terör ‘s-trajedisi’

Şunu en baştan söyleyelim ki Suriye'den askerlerini çekme hazırlığındaki Amerikan yönetiminin terör örgütü YPG ile ittifakını sürdürme 's-trajedisi' nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın kazanan Türkiye olacaktır.
Dünyanın yeniden yapılandığı bu kritik dönemde ABD'nin Türkiye'yi karşısına alması artık çok zor.
Üstelik ABD ve Rusya'nın 16 Temmuz 2018 Helsinki Zirvesi'nde üzerinde uzlaştıkları Suriye mutabakatının tepetaklak olduğu bir süreçte Türkiye'nin eli her geçen gün daha da güçleniyor.
Bu mutabakata göre Rusya'nın İran'ı ve Türkiye'yi frenlemesi karşılığında ABD ve İsrail de Esad'ın iktidarda kalmasına yeşil ışık yakacaktı.
Fakat gelişmeler bu kirli konsensüsün başarı şansı olmadığını ortaya koydu.
Geldiğimiz aşamada Kremlin ile Washington ve Tel Aviv arasındaki tansiyon giderek yükseliyor.
İsrail'in 19 Eylül 2018'de Suriye'de Rus uçağını düşürmesi bardağı taşıran son damla oldu.
Bu trajik olaydan bir ay sonra Lazkiye'ye S-300 savunma füzelerini konuşlandıran Rusya, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırı kabiliyetini neredeyse sıfırladı.

***
Ancak ABD ile Türkiye arasındaki asıl meselenin Rusya dosyası olduğunu biliyoruz.
Suriye'deki eşgüdümden çok ABD'yi öfkelendiren ana faktör S-400 füzeleriyle simgelenen Türkiye ve Rusya arasındaki yeni savunma ittifakıdır.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'ın Başkan Erdoğan'dan özel S-400 ricası da işe yaramadı.
Bunu gören Amerikan yönetimi YPG/PKK kartı ile Fransa üzerinden Ermeni kozunu yeniden devreye sokmaya başladı.
Beyaz Saray yetkilileri hemen her gün Suriye'den çekilmeyle ilgili yeni bir açıklama yapıyor.
DEAŞ'tan alınan bölgelerin kontrolü bahanesiyle Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ismini kullanan terör örgütü YPG/ PKK'ya desteğin süreceğini vurguluyorlar.
Ne var ki bu terör şantajı artık raf ömrünü doldurdu.
Çünkü ABD üzerindeki baskısını artıran Rusya, ABD'nin Suriye'yi bölme planları ve Fırat'ın doğusunda sözde bir devlet kurma senaryoları karşısında Türkiye ile koordinasyonunu daha da artırdı.
Bu amaçla İdlib'de Türk-Rus ortak devriye uygulamasına geçilmesinin yanında ABD'nin 'güvenli bölge' projesini suiistimal etmesine karşı Adana Mutabakatı opsiyonu öne çıkarıldı.
***
Aslında güvenli bölge seçeneği ABD için bir son şanstır.
Zira Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesinin her açıdan klasik bir büyük güç siyaseti olduğunu unutmayalım.
Neredeyse Türkiye'nin bir yüzyılı aşan eylemsizlik hali sona erdi.
Bir bakıma Türk dış politikası Osmanlı'nın Batılı ülkelere karşı Ortadoğu'da mücadele ettiği o eski günlerine geri döndü.
Dolayısıyla Türkiye gibi birinci sınıf bir güç karşısında yapılan her hesap hatasının bedeli bundan sonra çok daha ağır sonuçlara yol açacaktır.
Bu bağlamda ABD'nin 'terörden el çekme bilmecesi' bakalım bu sefer nasıl sonuçlanacak?
Ancak şunu belirtelim ki ülkemizi yeniden Kürt ve Ermeni kartları üzerinden dizginlemeye çalışmak ABD liderliğindeki Atlantik için bu kez ölümcül olacaktır.
Çünkü Türkiye o eski Türkiye değil.
Devran değişti.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA