Venezuela'da hükümeti devirmek için her tür beşinci kol faaliyetine başvuran ABD ve Avrupa ülkeleri Türkiye'yi rehin almak için Gezi'den 15 Temmuz darbe girişimine kadar devreye soktuklarına benzer manipülasyon ve asparagasa dayalı kirli bir stratejiyi uyguluyor.
Daha önce Türkiye hakkında en olmadık yalanları manşetlere çeken Batı medyası şimdi de Venezuela hakkında uydurulan mitlerin ana karargâhı konumunda.
Bu mitlerin ilki Venezuela'nın sosyalist rejimle yönetildiği iddiasıdır.
Türkiye'yi de şeriatçılık hatta DEAŞ'a yardımla suçluyorlardı. Oysa bu bir kuyruklu yalandı.
Venezuela'da Marksist- Leninist bir sosyalist yönetim yok. Sol tandanslı bir iktidar var. Ülkede iktisadi gücün yüzde 71'i özel sektörde.
Karma bir ekonomik yapı var.
İkinci mit, Venezuela'nın reel-sosyalizmin başarısızlık öyküsü olarak lanse edilmesidir.
Türkiye'yi de 'politik İslam'ın başarısız aktörü diye pazarlıyorlardı. Oysa bu iki ülkede de çöken şey emperyal kuşatmayla onların vesayetçi iktidarlarıydı.
Ekonomide kötü yönetimin payı sadece madalyonun bir yüzüdür. Aysbergin görünmeyen kısmında Amerikan emperyalizmi var.
Ancak sömürgeci kalemler, ABD ve Avrupa'nın saldırılarını göz ardı edip bütün suçu iktidardaki yönetime yıkıyor.
***
Üçüncü mit, muhaliflerin adalet arayan demokrasi havarileri olduğudur.
Halbuki Türkiye'dekiler gibi Venezuela'daki
reaksiyoner sağ ve sol muhalefetin de emperyal güçlerin taşeronu oldukları tescillenmiştir.
Şiddet ile iç içe bir yapı arz eden bu muhalefet
Nicolas Maduro'dan kurtulmak için ülkeyi ateşe atmaya razı.
'Guarimbas/sokak barikatçları' denilen
Venezuela'daki ırkçı militanların
ülkemizdeki
FETÖ'cü ve PKK'lı hendekçilerden hiç
bir farkları yok. Birçok masum
siyahiyi sırf
'Chavista/ Chavezci' diye sokak ortasında
yaktılar. Batılı medyanın
'barışçıl protestocular' dediği kesim ise bizim
Gezici vandallardan daha vahşi.
Üstelik
Juan Guaido gibi daha önceki bütün muhalif liderlerin de
ABD'nin birer 'etki ajanı' olduğunu unutmayalım.
Dördüncü mit halkın çoğunluğunun hükümet karşıtı olduğudur. Türkiye'de de aynı manipülasyonları pompaladılar.
Ancak Venezuela'daki son anketlerden halkın yüzde 76'sının dış müdahaleye karşı olduğu ve yüzde 87'sinin de askeri bir darbeyi desteklemeyeceği çıktı. Maduro'nun bazı icraatları eleştirilse de
'Chavismo' denilen siyasi platform halkın büyük çoğunluğu tarafından destek görüyor. Zira Venezeula'da
ayaklananlar fakirler değil zenginler.
Bu anlamda Türkiye'de hükümeti devirmek için Gezi'de ayaklananlar ile
15 Temmuz'da darbe yapmaya kalkanlarla Venezuela'da Maduro'ya karşı çıkanlar aynı zihniyetin taşeronlarıdır.
***
Beşinci mit medyanın tamamen hükümetin tekelinde olduğudur. Oysa Türkiye'de olduğu gibi Venezuela'da da medya özgür. Muhalif medya hükümeti istediği gibi eleştiriyor.
Özgürlük olmazsa
yüzde 68 oy alan Maduro'ya sabah akşam despot ve diktatör
diyebilirler mi? Ancak sandıktan
çıkmayacaklarını bildikleri
için darbe peşindeler.
Altıncı mit ise seçimlerin adil yapılmadığıdır.
Türkiye'deki yalanların aynısını Venezuela'da tedavüle sokuyorlar. Oysa Maduro'nun yüzde 68 oy aldığı
Mayıs 2018'deki seçim sonuçları meşrudur. Uluslararası gözlemciler ve Latin Amerika Seçim Uzmanları Konseyi
(CEELA) sandıktan çıkan sonuçları tanımıştı.
Chavez'in
Bolivarcı Devrimci Hareketi, Venezuela'nın Anadolu'daki
'
Sessiz Devrimi'dir. Bunun
farkında olan emperyalist güçler
eğer Venezuela'da başarırlarsa
yönlerini yeniden
Türkiye'ye çevirecekler.
Dolayısıyla milleti, dini ve ülkesi ile aidiyet sorunu olan Türkiye'deki
bazı solcularla kimi muhufazakar ve İslamcıların Venezuela'daki darbeci ve işgalci Amerikan emperyalizmini alkışlaması boşuna değil. Orada pişirilen şey belki gün gelir buraya da düşer diye umuyorlar.