Yeni bir barbarlık çağındayız. Bu barbarlık, yeni dünyaya 1492'de ayak bastıktan kısa süre sonra Kızılderililerin üç önemli uygarlığı olan Maya, Aztek ve İnka'ları tamamen yok eden Batılı sömürgecilerin akıllara durgunluk veren barbarlığıdır.
Avrupalıların Amerika kıtasındaki halklara yönelik soykırım yöntemleri bugün de ABD liderliğinde organize bir şekilde devam ediyor.
Biliyoruz ki Pentagon, 1945'lerden 2000'lere kadar 'Charly Operasyonları' adı altında bütün kirli savaş yöntemleriyle sosyal ve siyasal kontrol tekniklerini Güney Amerika'da tepe tepe uyguladı. Bu anlamda Güney Amerika ülkeleri CIA operasyonlarının birer deneme laboratuvarı haline geldi.
Avrupa ve ABD'nin diğer halklara ve devletlere yönelik devreye soktuğu darbe, terörizm, mafya şiddeti, kolektif işkence, kitlesel infaz, ölüm mangaları, ekonomik ambargo, kıtlık ve toplu sürgünlerle tanımlanan emperyalist vahşet politikasının yeni uygulama sahası dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip ülkesi Venezuela.
***
Aslında ABD'nin
Güney Amerika'daki yatırımlarının yüzde 70'ine ev sahipliği yapan petrol devi Venezuela
yirmi yıl önce
Hugo Chavez'in iktidara gelmesiyle hedef seçildi.
2002'de George W. Bush Chavez'i devirmeye kalktı ama
başaramadı. Ardından
Barack Obama ekonomik ambargo,
açlık ve kıtlıkla ülkeyi dize getirmeye
kalktı. Geçen yılın sonundan
itibaren de
Donald Trump,
Venezuela'nın seçilmiş Devlet
Başkanı
Nicolas Maduro'ya resmen savaş açtı.
Trump'ın gerekçesi, Mayıs 2018'de yüzde 67 oyla seçilen Maduro'nun
5 Aralık 2018'de Moskova'da Vladimir Putin ile ittifak kurmasıydı.
İki lider Kremlin'deki sıcak görüşmenin ardından dünyaya stratejik ortak olduklarını ilan ederek petrol, maden ve tarım sektörlerinde milyar dolarlık anlaşmalara imza attı.
Bir hafta sonra ise Putin,
nükleer kapasiteye sahip iki Rus bombardıman uçağını (Tupolev Tu-160) 10 bin kilometre ötedeki
Caracas'a gönderdi. 2025'e kadar iktidarda kalacak olan Maduro'nun
10 Ocak'taki yemin töreninde Rusya, Çin ve Türkiye ile kurulan ittifaka vurgu yapması ABD ve diğer suç ortaklarını neredeyse delirtti.
Beyaz Saray'a göre bu
bardağı taşıran son damlaydı.
***
Ancak Venezuela'nın
altın rezervlerine el koyup petrol varlıklarını donduran ABD
ile İngiltere, Fransa, Kanada ve
İspanya gibi müttefiklerin durumu
hiç de iç açıcı değil.
Ne yapsalar da
küresel bloklaşma ve jeo-politik kavga daha da derinleşecek. Bu
hamle, bir bakıma her cephede
zayıflayan Batı'nın son çırpınışlarından
biri.
Zira barbarların karşısında savunmasız bir
Cemal Kaşıkçı yok. Milleti ve ordusuyla dik duran
Nicolas Maduro var. Ona arka çıkan
Çin, Rusya ve Türkiye var.
Özellikle
Putin ve Başkan Erdoğan'ın destekleri hayati
önemde. En önemlisi de
Maduro'yu korumak için nükleer
jetlerden sonra
paramiliter birliklerini Caracas'a gönderen Rusya'nın ABD'ye verdiği
askeri ültimatom. Putin'in
ABD'nin olası bir askeri müdahalesine
karşın
"İzin vermeyiz. Venezuela müttefikimizdir" demesi tarihi bir resttir.
Çünkü Ortadoğu ve Doğu Avrupa'da hayli sıkışan ABD'nin Kremlin'in bu kırmızı çizgisini çiğnemesi biraz zor. Çiğnerse de faturası çok ağır olacaktır.