Beyaz Saray'ın Cemal Kaşıkçı cinayetiyle Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman arasındaki bağlantıyı perdeleme gayreti artık sonuç vermiyor.
Şimdiye kadar medya kurumları, sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucularının tepkisiyle sınırlandırılmaya çalışılan reaksiyonun dizginlenemediğini görüyoruz.
Bu bağlamda ABD Başkanı Donald Trump'ın bütün örtbas çabalarına rağmen Suudi gazeteci Kaşıkçı'nın öldürülmesiyle ilgili 'adalet' çağrılarına ulusal ve uluslararası düzeydeki kurumsal destek artmaya başladı.
Bunun en açık kanıtı ise Türkiye'de yürütülen soruşturma dışında Kaşıkçı davasına ABD Kongresi ile Birleşmiş Milletler'in de aktif şekilde dâhil olmasıdır.
Özellikle Türkiye'nin eski Suudi İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed el-Asiri ve Selman'ın eski danışmanı Suud el-Kahtani hakkında "tasarlayarak, canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme" suçundan yakalama kararı çıkarması kritik bir aşamaya işaret ediyor.
Zira Türkiye'nin kararına paralel olarak BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet de Suudi gazetecinin 'feci şekilde' öldürülmesinden kimin sorumlu olduğunun belirlenmesi için uluslararası soruşturma çağrısında bulundu.
BM'nin çıkışı ile Türkiye'nin kararı Kaşıkçı cinayetini unutturmaya çalışan ABD ve işbirliğine yanaşmayan Suudilere karşı bir ihtarı da içeriyor aynı zamanda.
***
Bu iki gelişmeye Amerikan Kongresi'nin Kaşıkçı olayını
hem kriminal hem siyasi düzeyde mercek altına almasını da eklediğimizde,
sarsılmaz görünen bazı taşların yakın dönemde yerinden oynamaya başlayacağı inancı giderek güçleniyor.
Zira Veliaht'a kalkan olmaya devam eden Trump engelini aşmak için ABD Kongresi'nin Suudi aile fertlerinin
malvarlıklarını dondurma, Kraliyet üyelerine
seyahat yasağı dâhil bir dizi yaptırım kararı alma ve
Riyad'a silah satışlarını engelleme gibi kozları devreye sokma hazırlıkları hızlanmıştı.
Bunu gören Trump yönetimi yükselen Kaşıkçı tepkisini frenlemek için CIA direktörü Gina Haspel'i sahaya sürdü.
Ancak 2 Ekim'deki Kaşıkçı cinayeti sonrasında bizzat Türkiye'ye gelerek temaslarda bulunan CIA direktörünün önceki gün
Kongre'de verdiği gizli brifing, tepkileri yatıştırmak yerine ABD siyasetinde daha çok çalkantıya yol açtı.
En ciddi tepki de Haspel'in sadece Silahlı Hizmetler, Dış İlişkiler ve İstihbarat Komisyonu'ndaki Demokrat ve Cumhuriyetçi üyelerle senato liderlerinden oluşan
sekiz kişilik çekirdek bir grubu bilgilendirmesine yönelikti.
Cumhuriyetçi senatör Rand Paul, Haspel'in özel
sunumuna isyanını "CIA direktörü
Senato'ya geliyor ve sadece
seçilmiş birkaç kişiye konuşuyor. Niçin olup bitenler tüm vekillere açıklanmıyor.
Derin devlet herkesi karanlıkta bırakmak istiyor. Bu gülünç bir durum" açıklamasıyla dile getirdi.
Bütün bu tepki ve gelişmeler Trump yönetimini yakın zamanda
Veliaht'ı korumaktan vazgeçirecek.
Çünkü Beyaz Saray'ın bu saatten sonra Türkiye, BM ve ABD Kongresi'nin üç koldan sürdürdüğü Kaşıkçı baskısına daha fazla dayanması çok zor görünüyor.
Üstelik Veliaht'ı korumanın
jeo-politik faturası her geçen gün daha da ağırlaşacak.