Hunharca katledilen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kızları Noha ve Razan'ın babalarına yazdığı dokunaklı makaleyi okuyunca Matrix filmindeki iç burkan o ünlü diyaloğu ve sahneyi hatırladım.
1999'da gösterime giren Matrix'de, Morpheus'un (Laurence Fishburne), "Gerçeğin çölüne hoş geldin" diyerek dünyanın son halini gösterdiği Neo (Keanu Reeves), "Gözlerim acıyor" karşılığını verir.
Noha ve Razan Kaşıkçı'nın Washington Post gazetesi için kaleme aldıkları "Biz Cemal Kaşıkçı'nın kızlarıyız. Işığının asla sönmeyeceğine söz veriyoruz" başlıklı içli hitabı da bende benzer bir hisse yol açtı, gözlerim doldu.
Öncelikle seslenişlerindeki ürkeklik insanı kahrediyor.
Yazıda, belki de aile fertlerinin başına bir musibet gelir endişesiyle babalarına bir mezarı çok gören zalimlere en küçük bir tel'inde bile bulunamamışlar.
Kırılgan ve savunmasız iki kızın halleri adeta bir ağıda dönüşen makaledeki her satıra sinmiş durumda.
Kızları "Yazmak onu hayatta tutuyordu. Şimdi babamızın kelimeleri onun ruhunu bizimle tutuyor. Bu yazı onun ışığının asla sönmemesi için verilmiş bir söz. Babamız, 'Bazı gitmeler, kalmaktır' diyerek en doğrusunu söylemiş. Onun mirasını her zaman koruyacağız" diye yemin etmiş.
***
Bu miras elbet korunmalı...
Zira Kaşıkçı daha şimdiden
mazlumların hak, adalet ve özgürlük arayışının sembolüne dönüştü.
Özellikle Türkiye'nin sergilediği tavır,
kudret tutkusundan (will to power) vicdanları kararan odakların bütün kirli tezgâhlarını birer birer alt üst ediyor.
Fakat zulmün aydınlatılabilmesi için sadece Türkiye'nin çabaları yetmez. Dünyanın birlik olması gerekiyor. BM'nin ülkemizin yaptığı
uluslararası komisyon çağrısına destek vermesi elbet önemlidir. Ne var ki mevcut yapısıyla BM'nin bu cinayetin sorumlularından hesap sorması zor görünüyor.
Çünkü
'özgürlüğü yalnızca kendileri için isteyen ve diğerlerine köleliği uygun gören' BM'deki statükocu
güçlerin Kaşıkçı krizinde adım
atmaya pek niyeti yok.
Nitekim
veto yetkisine sahip aktörlerden Rusya ve Çin'in dünyayı sarsan
cinayet karşısındaki
'hesaplı duruşları' dikkat çekici. Her iki ülke de Kaşıkçı soruşturmasının sonuçlarına göre pozisyon alacağını söylüyor.
***
Moskova ve Pekin'in şu ana kadar izledikleri siyaset, ahlaki açıdan ABD Başkanı
Donald Trump'ın
'ne olursa olsun gözümü yumarım' tavrından pek de farksız değil.
Bu bağlamda Suudi Veliaht Prensi
Muhammed bin Selman'ın savunucularını sadece Trump ile sınırlandırmamak lazım.
Stratejik bir suskunluk içindeki diğer küresel ve bölgesel güçler üzerinde de yoğun bir baskı oluşturulmalıdır.
Sayın Çavuşoğlu'nun dediği gibi,
"Her şey para değildir. İnsani değerlerden uzaklaşmamamız gerekiyor." Yoksa
'içimizdeki ahlaki yasa'nın bütün kırmızı çizgilerini çiğneriz.
Bu ilkeden bir kere ödün verildi mi artık
vicdanımızı her haksızlık karşısında iliklemeye başlarız.
Unutmayalım ki kendi gölgesinden korkan bütün despotların gözünde
hepimiz parçalanıp asitle yok edilmesi gereken birer Kaşıkçı'yız.
Ve babaları vahşice öldürüldüğü halde sesleri hâlâ ürkek çıkan Kaçıkçı'nın kızları kadar da savunmasızız.