Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Trump’ın ‘İsrail paradoksu’

Ortak değerler, çıkarlar, uluslararası norm ve kurumlara dayalı Batı dünyası varoluşsal bir krizden geçiyor.
Vaziyeti idare ve kurtarma 'face saving' diplomasileri bile kâr etmiyor.
Atlantik'in her iki yanı da çalkantıda. Trans- Atlantik ittifakı sarsılırken AB bile kendi arasında dört-beş parçalı bir ayrışmaya doğru gidiyor.
Örneğin Paris ve Berlin, Kırım'dan sonra Azak Denizi'ni de ilhak etme sürecini başlatan Rusya'ya yaptırım uygulanmasına karşı olduklarını açıkladı.
İngiltere, 'Türkiye tuzağı'na dönüştüğünü iddia ettiği Brexit sorunu ile boğuşurken Fransa'da 'sarı gömlekliler' ABD'de ise 'Kaçıkçılar' kazan kaldırmış durumda.
Çin, petrodolar sistemine yönelik hamleler başta olmak üzere ABD'nin Asya-Pasifik, Latin Amerika, Avrasya ve Afrika'daki bütün stratejilerini felç eden girişimleriyle şimşekleri üstüne çekiyor. İslam dünyasının 'çelik çekirdeği' konumundaki Türkiye'nin Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya ve Kuzey Afrika'daki yükselişi ise ABD ve İsrail ekseninin operasyon imkânlarını giderek daraltıyor.

***
Bu bağlamda Batı bloğunun çöküş ve parçalanışına dair senaryolarda 'if/eğer' aşaması yerini artık 'when/ne zaman' seçeneğine bırakmış halde.
Özellikle de Atlantik ittifakının ırkçı siyasetinin sembolü haline gelen 'İsrail paradoksu' kırılma noktasına geldi.
Nitekim WP'ye konuşan ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu'daki işgalleri meşrulaştırmada kullanılan petrol ve terör gibi gerekçeler yerine doğrudan İsrail'e vurgu yapması dikkat çekiciydi.
Bölgede bulunmalarında enerjinin öneminin azaldığını söyleyen Trump, "Eskisine göre üretimi artırdık. Bu da orada olmamıza gerek kalmadığı anlamına geliyor. Ortadoğu'da kalmamızın tek sebebi artık İsrail" dedi.
***
Fakat Avrupa eskisi gibi İsrail'e destek veremeyecektir. Zira Batı'nın İslam dünyasına dayattığı 'İsrail paradoksu' artık miadını doldurdu.
Bir yandan dünyaya demokrasi çağrısı yapan ABD ve AB, diğer taraftan tarihteki en ilkel, ırkçı ve ayrımcı siyasi formasyonlardan birine sahip İsrail rejimine destek vermenin dilemmasını taşıyamaz.
BM İnsan Hakları Filistin Özel Raportörü Michael Lynk, 40 Güvenlik Kurulu ve 100 Genel Kurul kararına rağmen İsrail'in Batı Şeria'daki politikasını son zamanlarda işgalden ilhak etmeye vardırdığına dikkati çekiyor.
Batı dünyası şimdiye kadar elindeki bütün imkânları İsrail'e aktardı.
O da bu olanakları Filistin halkını sindirme, kontrol, sürgün, katliam gibi devlet terörünün en insanlık dışı yöntemlerini devreye sokmakta kullandı.
Bu anlamda, eğer gereken önlemler alınmaz ve dünya birlik olmazsa Gazze ve Batı Şeria'daki Filistin halkının maruz kaldığı soykırım ve terör vahşeti, gelecekte Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın diğer bölgelerindeki milyarlarca insanın kaderi haline gelebilir.
Ancak dibe vurmuş bu Batılı ve Hıristiyan - Siyonist ırkçılığa yeni dünyada yer yok artık. Çünkü işgal ve kaos politikalarına İsrail'i gerekçe gösterenlerin bütün askeri ve ideolojik cephaneleri tükendi.
Farklı bir dönem başlıyor.
Türkiye'nin temsil ettiği direniş ekseni nasıl DEAŞ, PKK/YPG ve FETÖ gibi terör örgütlerine geçit vermediyse, geleceğimizin 'terör devletleri' bahanesiyle karartılmasına da geçit vermeyecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA