Dünyanın gözü şu sıralar Belçika'nın başkenti Brüksel'deki NATO zirvesinde.
Zirveye daha şimdiden ABD Başkanı Donald Trump ile Almanya Şansölyesi Angela Merkel arasındaki 'Rusya düellosu' damga vurdu.
Trump'ın Berlin'i Moskova'nın esiri olmakla suçlamasına Merkel "Biz artık bağımsız kararlar alabiliyoruz" diye cevap verdi.
Oysa Almanya'nın NATO'dan bağımsız karar alma lüksü bulunmadığını herkes biliyor. Nitekim 4 Nisan 1949'da kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) ilk genel sekreteri İngiliz Lordu Hastings Lionel Ismay, askeri ittifakın hedefini "SSCB'yi dışarıda, ABD'yi içeride ve Almanya'yı ise aşağıda tutmak" diye özetlemişti.
Lord Ismay'in söylemeye gerek duymadığı dördüncü şart da "İngiltere'nin yukarıda tutulması"ydı.
***
Fakat NATO'nun perdelenen bir şartı daha vardı. O da
Soğuk Savaş döneminde
Türkiye'nin Demir Perde lideri Sovyet Rusya'ya karşı bir '
ileri kanat ülkesi' yani kamuoyundaki ifadesiyle bir '
karakol veya garnizon ülke' olarak dizayn edilmesiydi.
Bu anlamda NATO'da şu an baş gösteren krizin en büyük nedenlerinden biri de
Türkiye'nin zincirlerini kırmasıdır.
15 Temmuz darbe ve işgal girişiminden sonra
Türkiye ve Rusya arasındaki stratejik yakınlaşma artarken başını
ABD'nin çektiği Atlantik dünyası ile aramızdaki makas ise hızla açılmaya başladı.
İşgal girişiminin ardından Atlantik aktörleri ile birçok kriz yaşadık.
İşte ilk akla gelenlerden birkaçı...
Avrupa ve ABD'nin
darbeci FETÖ'cülere yataklık etmesi. Suriye'de
'
terör koridoru' projesi kapsamında
NATO müttefikimiz
ABD'nin YPG'ye aktardığı TIR'lar dolusu silahlar.
Türkiye'yi etnik çatışmayla dizginlemeye yönelik
Kuzey Irak'ta gerçekleştirilen İsrail ve ABD güdümlü referandum hamlesi.
Rusya'dan
S-400 füzelerinin alınmasına karşı ABD'den yükselen küstah itirazlar.
F-35'lerin teslimatını engelleme çabaları.
Halk Bankası ve
Rıza Zarrab davaları üzerinden Türkiye'yi cezalandırma hinliği.
***
Dolayısıyla
17 Kasım 2017'de Norveç'teki NATO tatbikatında müttefiklerimizin
"
RTerdogan" adına sahte
hesap açarak Türkiye'yi '
Skolken ülkesi'
adı altında
düşman ilan etmeleri doğrusu
bizi pek şaşırtmadı. Ama bu millet en nihayetinde
bütün oyunları bozmayı bildi.
Özellikle Türkiye'nin
24 Haziran'da Başkanlık sistemine geçmesi küresel ve
bölgesel ölçekte '
game changer/oyunu değiştirici' bir hamle olarak okunmalıdır.
Zaten böyle olmasaydı ABD, Fransa,
İngiltere ve Almanya liderleri daha geçen yıl düşman ilan ettikleri Türkiye'nin ilk Başkanı
Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek için Brüksel'de birbirleriyle yarışmazdı. Bu bağlamda
18 Şubat 1952'de katıldığımız NATO ile yeni bir ilişki çağı başlıyor. Başlamak zorunda. Çünkü birkaç
Batılı ülkenin işlerine koşturulan o vesayet
altındaki eski Türkiye artık yok.