2013'ten bu yana Türkiye'ye ayar vermeye çalışan darbeci küresel lobi, liberal müdahaleciliğe direnen ABD Başkanı Donald Trump'ı yedi ayda 'hizaya getirmeyi' başardı. Sırf bu vakıa bile Anadolu direnişinin nasıl tarihi bir mukavemet ve mahiyete sahip olduğunu göstermeye yeter. Hele de Gezi ve 15 Temmuz arasındaki konjonktürü göz önüne alırsak.
Dört yıldır her yolu denedikleri halde Türkiye'ye diş geçiremeyenler Trump'ı kolayca alt etti. Üstelik Trump'ın silah endüstrisini 500 milyar dolara yakın Körfez rüşvetiyle beslemesine rağmen.
***
Pentagon, CIA, kartel medyası, Kongre ve Silikon Vadisi'nden oluşan
kuzeyliler, Trump ile temsil edilen
güneylileri darmadağın etti.
Charlottesville'deki
neo-nazi operasyonunu devreye sokan
savaş lobisi, '
Javanka' denilen
Trump'ın damadı Jared Kushner
ile kızı Ivanka Trump'ı da yanlarına
alarak sonuca ulaştı.
İçeriden baskı olmasaydı Trump belki de onu
'Prensliğe' taşıyan
ABD'nin çağdaş Makyavel'i Steve Bannon'ı kolay kolay kurban vermezdi.
Trump'a zafer kazandıran
baş stratejist Bannon'ın gitmesiyle
meydan,
'The Axis of Adults/ Olgunlar Ekseni' denilen
asker ve Yahudi kökenli küreselci Sorosçulara kaldı.
***
Ortaya çıkan tablo bize
'II.
Amerikan İç Savaşı'nı da kuzeylilerin kazandığını gösteriyor.
1861'de başlayan birinci iç savaş
1865'te Güney ordusu komutanı
General Lee'nin teslim olmasıyla bitmişti.
Trump'ın iktidara gelişini
güneyin ikinci isyanı diye niteleyen çoğu kesim yedi ay sonra gelen ani mağlubiyetin şaşkınlığı içinde. Bannon, "
Savaştığımız ve kazandığımız Trump başkanlığı sona erdi" itirafında bulundu zaten. En büyük darbeyi de kuşkusuz '
Rust Belt/ Paslı Kuşak' diye isimlendirilen güney eyaletleri aldı.
Güneydeki
demir-çelik, inşaat, endüstriyel makine ve otomotiv sektörlerindeki çalışanlar
'corporate Amerika'nın/ vahşi kapitalistlerin' insafına
terk edilecek.
Özellikle geleneksel olarak Demokratların kazandığı
Wisconsin, Michigan ve Ohio gibi eyaletler Trump'a zaferi getirmişti.
Ayrıca güney eyaletleri ABD'nin asker kaynağıdır da... Fakat artık savaşmaktan bıkmışlar
ve bu yüzden dış politikada
maceraya karşılar.
Trump'ın kendisi de işgallere karşı bir isim. İnşaatçı olmasına rağmen
'ulus inşası projesi'nden hiç hazzetmeyen Trump, kampanyasında rakibi Hillary'yi boşuna
'trigger happy/ eli tetikte olmaktan mutlu biri' diye tanımlamamıştı.
***
Savaş lobisinin zaferi iç politikada olduğu kadar dış politikada da dengeleri değiştirecek. Özellikle de Türkiye için.
ABD, çok aktörlü ve konjonktürel ittifak stratejisi izleyen Ankara ile yeni bir uzlaşı gayreti içinde.
Ama Irak ve Suriye'de
Obama'nın mirasını sürdürmekte kararlı olan
'Olgunlar Ekseni ve Javankalar' yüzünden bu kolay olmayacak. Gerçi Suriye ve Irak ile aramızdaki mayınları temizlemiştik. Fakat şimdi onun yerine
PKK ve YPG gibi etnik sosyolojiyle güdümlenmiş emperyal füzeler yerleştirildi sınırlarımıza.
'Türkiye Başika'dan çıksın' diye racon kesen Javankalar şimdi
Musul'da Almanya ve Japonya'daki gibi kalıcı üsler kurma hazırlığında. Bundan sonra izleyecekleri strateji de üç aşağı beş yukarı belli oldu zaten.
Suriye'de YPG eliyle terör koridoru oluşturma; Irak'ın
kuzeyinde
referandum kartıyla gözdağı verme; Avrupa'da başını
Almanya'nın çektiği neonazi artığı diplomatik terör hamleleriyle Türkiye'yi Batı'da
frenleme ve
Katar krizi üzerinden Riyad ve Tel Aviv'i yeniden
Türkiye'ye karşı Ortadoğu ve
Doğu Akdeniz'de cepheye sürme
projeleri...
Fakat Beyaz Saray'daki küreselci Javankalar ile generaller lobisinin asıl hedefi '
otoriteryen eksen' dedikleri Türkiye, Rusya ve Çin ilişkilerini baltalamak.
Sonra da Türkiye'nin
İran, Irak, Suriye ve diğer komşularıyla yakınlaşmasını önlemek.
En önemli öncelikleriyse hiç kuşkusuz
Türkiye ve Rusya arasındaki ittifakı çökertmek.
Bırakın ittifakı ve dostluğu
Rusya ile normal ilişkilere bile ifrit oluyorlar.