Okurların kafası da karıştı. Nasıl karışmasın? Fatih Altaylı'nın önceki günkü köşesinde "..kimse ne olup bittiğini tam anlayamıyor.." tespiti biz gazeteci tayfasının şu sıralarda ne durumda olduğunu anlatıyor. Elbette ki okurlar da bilgileri iğneyle kuyu kazar gibi toparlamaya çalışırken zorlanacak.
Sauna Çetesi ve Şemdinli ile tırmanışa geçip Danıştay saldırısı ile gerilen ortam, en son ortaya çıkarılan "Atabeyler Çetesi" ile iyice karmaşık bir hal aldı.
Çıtayı yükseltmek
Sisten göz gözü görmüyor.
Görülenler de bir çıkıp bir kayboluyor.
"Bilmesi gerekenler" de bariz bir şaşkınlık, suskunluk içinde. Her gün bu belirsizliğin tedirginliğini öncelikle biz yaşıyoruz.
Okurlardan "çete hadiseleri" ile ilgili olarak gelen tepkiler, Sabah'ın haberciliği ile ilgili bir hoşnutsuzluk içermiyor, ama "çıtayı yükseltin" çağrıları da var.
İlhan Yalçıner, "her kim bu düzeni bozmaya yeltendiyse sağcı solcu İslamcı milliyetçi ayırmadan üzerine gidin, gidin ki kötü günler yaşamayalım" diyor.
Siyasetin bir gerilim filmi halini alması (geçenlerde bir yazar son durumu Agatha Christie'nin "Şark Ekspresi" romanına benzetiyordu) gazeteci açısından tam bir fırsat kapısıdır, iyi iş yapma zamanı gelmiştir, ama tuzakları sevenler de böyle zamanlarda hemen ortalığa dökülür.
Gördüğünüz gibi şu sıralarda gazetecilerde ortalığa bozuk para gibi saçılan bilgi ve belgelerin bolluğu karşısında kuşkuculuk var.
Çünkü, 1990'larda siyasetle, ekonomiyle (örneğin yolsuzluklar) ilgili habercilikte "yanıltıcı haberlere acaba alet mi ediliyoruz, dezenformasyon oyununa mı geliyoruz? Kim bizi kullanıyor?" diye sormayı pek düşünmeden zihinsel iklimin kimyasını iyice bozmuş olanlar bile, mesleki reflekslerine geri döndüler.
Bu, iyi haber. Herkes öyle kalırsa... Okurlar adına şu temennide bulunalım o zaman: Ortada hukuk düzenine aykırılık, anayasaya şiddet yoluyla tehdit, totaliter rejim hevesleri varsa, gazeteciler, "tek bir ses" olarak, "bunu benim sağcım yapıyorsa iyidir, askerim destekliyorsa doğrudur, İslamistim arkasındaysa haklıdır" demeden işini dürüstçe yapmalı, demokrasinin yanında yer almalıdır.
Altyazılı ayna
Gazeteci, bu kadarını yapabilir. "Siyasi misyon", başka bir meslektir. Biz sadece okura altyazılı ve dipnotlu bir ayna gösterebiliriz. Demokrasiye ve istikrara tehdit gibi görünen tüm gelişmelerin, hak ettiği biçimde, gündemin üst sırasında izlenmesi gerekiyor.
Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, geçenlerde, "cesaret içinde yürüyoruz, haberlerin doğruluğundan emin olduğumuz ölçüde, kimleri rahatsız edeceğine bakmadan her haberi vermeye devam edeceğiz" diyordu.
Bu bakış doğru: Çünkü okura karşı esas sorumluluğumuz bu.
Bağımsız gözle baktığımda, yorumlar açısından övgüye layık bulmakla birlikte, ön sayfanın önceliklerinde, bu önemli gelişmelerin veriliş tarzını biraz fazla "esnek" buluyorum.
Oysa bu gelişmeler fazla "esneklik alanı" bırakmayacak kadar güçlü. "Bakışı sabitlemek" ; şaka gibi görünmeyen şu "iktidar savaşı"nı perde arkasıyla, cömertçe okura anlatmaya devam etmemiz gerek. Zararlarını bir daha yaşamamak ve yaşatmamak için...